Bu ülkede güvensizlik dalgası neredeyse tsunami kıvamına gelmek üzere!
Tabir yerinde ise “tuz koktu” dedirtecek boyutlara dayanmış durumda.
Bu ifadelerimi abartı olarak düşünenler, ümit var düşüncelerine sahip olanlar çıkabilir.
Ben onlardan biri olmak isterdim ama değilim!
Çok basit bir ölçekle anlatmaya kalktığımda, trafikte sağa veya sola dönüş sinyalini vermiş olsanız bile karşınızdan gelen aracın o sinyale güvenerek çıkış yapmadığını göreceksiniz!
Temelde bu davranışın nedeni güvensizliğe gelir ve dayanır.
En yakınına bankada kefil olanlarımızın birçoğunun düştüğü durumları ibretle izliyoruz.
Ülke neredeyse sahtekarlıklar ülkesi oldu, çıktı.
Diplomalar sahte, belgeler sahte, diş hekimleri sahte, taksicisi sahte, zeytinyağı sahte.
Ülkemizde maalesef sahte işler her başlıkta görülür oldu.
Ağaçlarda kalan portakalın, narenciyenin tezgahlarda 15-20 TL’ye satıldığı, tarlalarda kemikleşen enginarın tanesinin marketlerde 10 TL’nin altına düşürülmediği ortamlara ses çıkarılmıyorsa, hele ülkede halk iradesi ile meclis çatısı altında görev yapmış, devletin üst kademelerinde sorumluluklar üstlenmiş kimselerin birkaç bin TL barem içi artış elde edebilmek adına ya da başka, başka nedenlerle sahteciliğe tevessül etmesi, edebilmesi düşürülmüş olduğumuz seviyesizliğin boyutunu gözler önüne sermesi açısından züldür, bilene!
Etrafımızda dönen yolsuzlukları sahtecilikleri düşündükçe, en masumane yaklaşımla botoks yaptırarak çehresini değiştirenlerin yaptığı da sahtecilik sınıfından sayılır mı diye sormadan edemiyorum, kendi, kendime
İşin şakası kalmadı, ne olacak bu ülkenin hali?
Kıbrıslılığa ait özelliklerin, hasletlerin yer ile yeksan olduğunu söyleyenlere hak vermemek mümkün mü?
Geçmişte dükkanının açık bıraktığı kapısının içine çaprazlama koyduğu sandalyeye güvenerek Cuma namazına gidebilen esnafın varlığını düşünmekten artık o kadar uzak düştük ki!
Sistemsizliğin ve de denetimsizliğin ne denli önemli olduğunu kavrayabilmekten uzak yönetim kadrolarının var olduğu sürece, liyakatin devlet işleyişindeki önemini anlayamadığımız sürece gelen vuracak, giden vuracak, vurgun yapanın yanına hep kar kalacak!
Ne acıdır ki bireysel gayretlere rağmen ülke pis kokuların tüttürüldüğü, itibarın yerlerde süründüğü bir sanal ülke olmaktan öteye taşınamayacak!
Hasan Nihat Erduran 9 Ay Önce
Esasın etrafından dolanan bir basın, siyaset, stö camiası varken kimse 1963 işgal ve istilasına ve neticelerine isyan edemez ken bu gemi batar ve her bir birey kendi filika sı sağlam olsun diye çabalar. Konformizm, havuç kimlik, seyahat belgesi, yeşilhat tüzüğü, ortak faaliyetler mutluluğu, bizi ancak KANSER eder. Etti de....! Kolaygelsin... Sil baştan, başlamak gerek!