Görkemli kutlamalar için adaya gelen başta TC Devlet Başkanı Sayın Erdoğan’ın ve üst düzey heyetlerin adadan ayrılmasının ardından,
20 Temmuzun 50 . yılında yaşananları yeniden anlatmak gibi bir niyetim yok.
Bu gün iş başında olanların birçoğu ne o günleri yaşadı, ne acılarına katlandı, ne de her an ölümü kucaklamayı göze aldı!
Ya bebekti, küçük çocuktu, ya doğmamıştı, ya da adaya ailesi ile sonradan vasıl oldu!
Bakıyorum da 20 Temmuzla ilgili en çok bunlar konuşuyor. Mücadelelerde en çok canı yananlar, teri, kanı, canı olanlar suskun!
Günümüze bakacak olursak bana göre son zamanlarda önemli gelişmeler yaşanmakta!
TBMM oy birliği ile kabul edilen teskere çoğu insanın kabul ettiği gibi bir dönüm noktasıdır.
Ne var ki bu tezkerenin altı da doldurulmalıdır!
Nasıl doldurulmalıdır?
TC derhal KKTC’yi devlet olarak tanımalı bu yolda diğer devletlerin tanıması için ciddi adımlar atmalıdır.
Kıbrıs ta iki ayrı devletin varlığına vurgu yaparak, çağrı yaparak bu iş olmuyor.
Bu karardaki kararlılık, dünya devletlerine gösterilmiş, kanıtlanmış olmalıdır.
Bunun hayata geçirmenin zamanı geldi de geçti bile!
Bununla da kalınmamalı, bilhassa adanın kuzeyinden çıkarılan “Federasyona” dönük çözüm aykırılığına öyle, ya da böyle artık son verilmelidir.
Güney Kıbrıs bizim anladığımız manada Federasyona dönük bir çözüm istemiyor kardeşim. İç içe bir ortaklığın olamayacağının tarihsel gerçeklerini dikkate almak zorundayız!
Soldan Cumhurbaşkanlığına seçilen iki devlet adamının bunu çok yakından görmüş olmaları lazım.
Nitekim görevde bulundukları dönemde Rumların uzlaşmaz tutumlarından acı acı yakınmışlar, görüşmelerin bu şekilde olumlu bir sonuca ulaşamayacağını itiraf etmişlerdir.
Artık bunu diğerleri de görmelidir, anlamalıdır!
Federasyona dönük çözüm uğruna yarım asırdan fazla bir zaman kaybımız oldu ve her kaybedilen zaman aleyhimize gelişti.
Onlar devlet muamelesi gördü, biz ise meçhullerde kaybolduk gittik!
Gelelim asıl meseleye, biz bir devlet gibi davranabildik mi?
Bir zamanlar karşısında düğme iliklenen müdür, müsteşar hatta bakan dönemlerini çoktan kapattık, ehil olmayan, ciddiyetten uzak yapıya sahip kimlikleri iş başına getirdik! Devlete saygının buradan başladığını çöpe attık!
Ülkede yaşanmakta olan, hatta zaman, zaman tuzun bile koktuğu algısını yaratan yasa dışılık ortamlarını günlük olaylardan saydık!
Devlete saygı her geçen gün sabun gibi eridi! Yaşananları bir, bir saymak niyetinde değilim bunları esasen herkes görüyor, biliyor, lanet okuyor!
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen tezkere yeni bir döneme girildiğinin işareti olarak kabul edilmelidir.
Bununla birlikte kendi içimizdeki laçkalıkların ortadan kaldırılması için, yolsuzlukların, rüşvetin, adamına göre iş kuşanmanın yasa dışılıkların da sonlandırılması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Uzun lafın kısası!
Devlete olması gereken saygıyı hayata geçirmek zorundayız, aksi takdirde kimselerden saygı beklemeyelim!
Kendimize çeki düzen verme zamanı gelmedi mi?
Paylaş