“Bunları yazmıştım” ifadelerini kullanmayı hiç sevmem ama ortaya çıkan tablo kısa zaman öncesinde yazdıklarımla örtüşüyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalacağı herkesin bildiği bir sonuçtu, kehanet değildi.
Hatta on bir adaydan sadece üçünün favori aday olduğu, geriye kalan figüran konumunda aday olanların parça parça ettiği oyların ikinci turda bile toparlanamayacak duruma getirileceği de var sayılıyordu.
Bir ülkede seçmenin % 42’si sandığa gitmiyorsa o ülkede siyasetçiye olan güven duygusu yerlerde sürünüyor demektir.
Bu davranış biçimi yılların birikimi sonrasında oluştu, bir günde olan hadise değil!
Sonuçta gerçekleştirilen seçimde Sayın Tatar sandıklardan çıkan oyların % 32.34’ünü, Sayın Akıncı ise %29.84’ünü alarak ikinci tura kaldı.
Çok büyük farkı bulunmayan oy oranları ile ikinci turu zora sokan tarafın Sayın Tatar olduğunu söylemek mümkün.
Çok yakın görüşleri savunan, çözümün Rum kesimine rağmen federal bir yapıda sürdürülmesinde ısrar eden, “dik duruş” başlığı altında Türkiye ile mesafeli bir ilişkiden yana olanların, Akıncı ve CTP adayı Erhürman’ın sandıklardan çıkan toplam oy oranı %51.51.
Akıncı’nın pasif bir Cumhurbaşkanlığı süreci yaşattığı iddiasının, bir de “burnundan kıl aldırmadığı” suçlamaları CTP tarafından slogan haline dönüştürülmesi dikkate alınmazsa %51.51’lik oranın ikinci turda Sayın Tatar’a karşı güç birliği olasılığı bana göre daha kolay gözüküyor.
Buna karşın UBP’nin kemikleşmiş oy oranı %38- 40’tan aşağılara inmiş.
Nedenleri arasında gücendirilmişler var, Özgürgüncü diye dışlanmışlar var, bir de pandemi korkusuyla sandığa taşınamayan yaşlılar var.
İşin doğrusu UBP’nin bu bir hafta zarfında organize olmuş şekilde zamanla yarışı var.
UBP ile benzer yaklaşımlar içinde yarışa katılan ve seçime çok kısa bir zaman kala hükümetten çekildiğini açıklayan Sayın Özersay’a giden %6’lık ve de yıllarını politikaya vermiş Sayın Serdar’ın %4’lik oyu UBP için “çantada keklik” demek mümkün değil.
YDP menşeli oyların akıbeti ise Çarşamba günü belli olacak.
Geriye sandığa gitmemiş % 42’lik oy var.
KKTC insanının bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde karpuz gibi ikiye ayrılmışlığı ilk kez yaşanmıyor ama bu kez ayrılmada yatan temel etkenler vahim.
Federasyoncular ve Konfederasyoncular ya da KKTC’nin yaşatılmasından yana olanların arasındaki görüş ayrılıkları bununla bitmiyor.
İşin içinde bir de Türkiye ile olan münasebetler sokuluyor.
Türkiye’nin garantörlüğü, adadaki varlığı bir de yaptığı yardımların hesabını sorma tarzından rahatsızlık duyanlar bunları slogan haline döndürmüşler. “Birleşik Kıbrıs” maskesi altında Rum’a teslimiyete davet çıkarıyorlar.
Sandığa gitmemiş 83 bin 71 seçmenin sorumlulukları çok büyük!
Pazarlık turları!
Paylaş