Çoğu sahipsiz, vakitli, vakitsiz kedi miyavlamalarını duymak olağandır bu ülkede. Hele bu miyavlamalar genellikle Mart aylarında dayanılmaz olur.
Mart ayı kediler için ayrı bir özellik taşır. Mart ayı kedilerin çiftleştikleri zamandır.
Günün herhangi bir saatinde evlerin, bahçelerin kuytu köşelerinde çığlık çığlığa miyavlamalar, acı acı feryatlar yükselir. En kötüsü gecenin ilerlemiş saatlerinde yatak odasının tam da altında çıkan feryatlara tahammül etmek zordur. Pencerelerde çift cam bile olsa uykunuzun en tatlı yerinde çıkan seslerden havalara zıplarsınız, kan beyninize çıkar hale gelirsiniz.
Ben, bu acı acı miyavlayanın dişi kediler olduğunu zannediyordum. Veteriner bir arkadaşa sordum, o sesleri çıkaran meğerse erkek kediler imiş, dişi kediler ise sessiz, sedasız çiftleşmenin sonunu beklermiş.
Ne alaka diyeceksiniz ama geçtiğimiz gün gazete manşetlerine düşen ve içeriğinde “hem suçlu, hem güçlü” imajı veren bir haber bana kedilerin genellikle Mert aylarında çıkardıkları sesleri anımsattı!
Biliyorsunuz son gelen elektrik zamları ile ikiye katlanan elektrik faturalarının yarattığı acıları hafifletmeye dönük gerekçe gibi düşünülmüş olacak ki, Elektrik kurumunun açıklamasında her ay 100 milyon TL zarar edildiği açıklandı.
Erkek kedilerin feryatlarına benzeyen bu açıklamalar artık bana inandırıcı olmaktan çok uzak geliyor!
Elektrik kurumunun belli başlı büyük firmalardan yüklüce elektrik alacaklarını tahsil edemiyor olduğu gerçeği bir tarafta, bol, bol istihdam edilen personele devlet dairelerinin de üzerinde ödenen yüklü maaşlarla, ihalesiz alındığı belirtilen akar yakıt harcamalarıyla ne olmasını beklerdiniz ?
Yağma Hasanın böreği, yemeyen domuz çiftliğine dönüştürülen Kıb-Tek’in kara geçmesini nasıl bekleye bilirsiniz?
Neticede olan vatandaşa oluyor, elektrik faturaları maaşların, alınan ücretlerin yetersiz kalmasına neden oluyor!
Elektrik Kurumu hükümetler tarafından yönetilen bir işletme. Oluşumundan beri bir çiftlik olarak düşünülmüş. Gelmiş, geçmiş hükümetler oy kaygısı içinde personel sayısını artırdıkça artırmış, ihtiyacın üzerinde istihdam yapılmış, bununla da kalınmamış maaş ve ücretlere devlette çalışan kesimin çok üzerinde ayarlamalarla ayyuka çıkarmış. Düşüne biliyor musunuz, bir şube amiri başbakan seviyesinde, ya da o düzeyde maaş alıyor.
Çok fazla detaya girmeyeceğim, kısacası, nasıl elde edilmiş bu haklar?
İlgili sendikanın “elektrikleri keserim” tehditleriyle. Devletin silahını devlete karşı kullanmak suretiyle yapılmış!
Bu nereye kadar sürdürülebilir? Vatandaş boğazından geçen lokmaya müdahaleye ne kadar zaman tahammül edebilir.
Bir dönemlerde KKTC’deki büyük kuruluşlar (Ticaret Odası, Sanayi Odası gibi) sorunun kökten halli için önerilerde bulunmuşlardı ama kabul görmedi. Bir defaya mahsus olmak üzere kilovat saat başına bir TL artış yapılmasını ve bu açıkların kapatılmasını önermişlerdi.
Ellerin taşın altına konulmasına karşın Kurumun sonraki dönemlerde dürüst bir şekilde yönetilmesine kuşku ile bakanlar bu uygulamaya sıcak bakmadı.
Sorumsuzluk o aşamaya geldi ki artık akaryakıt alımları bugün ihalesiz yapılmakta.
Vatandaşa gönderilen faturalara zam üstüne zam uygulanmakta, her seferinde de kurumun oluşan borçları ortaya atılmaktadır.
KKTC halkı aptal yerine konmaktadır!
Öyle görülüyor ki haklı çıkmak adına miyavlamalar göklere yükselecek, çaresiz vatandaş miyavlama sırasının kendine gelmesini bekleyecek!.
Hem suçlu hem güçlü!
Paylaş