Diyalog Gazetesi
2024-08-29 09:34:37

Akan Su...

Ferdi Sabit SOYER

29 Ağustos 2024, 09:34

CB Sayın Tatar, Güneyde inşaat sektörü ve turizme dönük gerçekleştirilen olumsuz adımlara, yönelik açıklamalar yaptı. “Bunları, bize ekonomik olarak diz çöktürmek ve müzakere masasına oturmaya zorlamak için yapıyorlar. Boyun eğmeyiz “ diye eleştirdi. Bu bana, 1974 sonrası tarımsal ürünler ve sanayi ürünleri ihracatımız için, Güneyin bağnazlarının engeller çıkarmaya çalışmalarını hatırlattı.
Güneyin bağnazlarının, 1964’te KC tek taraflı gasp etmelerine karşın, o günlerde, dar bölgelere sıkışan Kıbrıs Türk Toplumu, kendi yönetimini de kurmuştu. 1964- 74 arası oluşan bu yönetimin liderliğini Rahmetli Sayın Dr Küçük ve Sayın Denktaş; her iki sıfatı birlikte kullanarak yapıyordu. . Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Muavini ve Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı. Bunlara dayanarak, adadaki siyasi eşitlik haklarımızı her alanda savunuyorduk. 1962 yılında, KC Ortak Bakanlar Kurulunda, KC; kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) üye olma kararı aldı. Bu kararı Cumhurbaşkanı Sayın Makarios ve CB Muavini Sayın Dr Küçük imzaladı. Ancak ileri gidemedi. Çünkü İngiltere’nin AET’ye üyelik başvurusunu Fransa veto etti. Bunun üzerine KC Antlaşmalarında, Üç Garantör ülkenin üye olmadığı uluslararası bir kuruluşa, Kıbrıs üye olamaz maddesi nedeni ile KC’nin AET’ye üyelik süreci dondu. Bu hal, 1973’e kadar devam etti. Ancak, Fransa’nın, İngiltere üzerindeki vetosunu kaldırma adımları gelişince; Kıbrıs Türk Yönetimi Dışişleri Üyeliği görevi yapan, KC Savunma Bakanlığı görevini de geçmişte uhdesinde bulunduran, Rahmetli Sayın Osman Örek; basın yolu ve Konferanslar düzenleyerek bunun önemini, toplumun bilgisine getirdi. Şu tezi işledi. ‘ Şimdi KC’nin AET’ye donmuş üyeliğini geliştirmek için bize gelecekler. Çünkü AET’ ye üyelik başvurusunu CB Makarios ve CB Muavini Dr Fazıl Küçük imzaladı. Bunun ilerlemesi için, uluslararası hukuk ve siyaset temelinde yine bizim onayımız gerekecek. Bunun için, KC kurumlarında var olan 7/3 temsil temeline dayanarak, KC – AET üyelik görüşmelerine katılımı ve eşitliği ileri sürerek AET’ye onay vermemiz gerekir’ dedi.
O dönem aynı zamanda, 1968’de başlayan toplumlararası görüşmelerin olumlu olarak geliştiği ve 1973’e gelirken bunun olumlu olarak da sonlanacağı dönemdi. 1973 Şubat ayında gerçekleşen “seçimsiz” seçimlerde, KC Cumhurbaşkan Muavini ve KTY Başkanı olarak , göreve gelen R.R. Denktaş’ın onayı ve imzası ile AET-KC Üyelik Antlaşması onaylandı. Bu nedenle, 1974 sonrası, Kıbrıs Türk Toplumu, Güneyin tüm girişimlerine karşın; 1995 ABAD kararı çıkana kadar, Avrupa’ya tarımsal ve sanayi ürünlerini gümrüksüz ve engelsiz ihraç etti. Perez De Cuellar planı 1986 da çıkmaza girdi. Bunun üzerine, KTT liderliği, görüşmeleri yeniden başlatma çabasına soğuk durdu. Bunu kullanan Güneyin bağnazları, bu ticaret hakkını engellemek için dozu artan girişimler başlattı. 
İşte o günlerde yönetimin teşviki ile ekonomik örgütler, “ boyun eğmeyiz” söylemleri eşliğinde, Sarayönün’de mitingler yaptılar. O mitinglerde gerekirse Sanayi ve Tarım ürünlerini Sarayönün’de yakarız” söylemleri yapıldı. 1990’da gerçekleşen seçimlerde, baskılar ve müdahaleler eşliğinde, Denktaş - UBP iktidarı, 50 kişilik KKTC Meclisinde 45 kişilik çoğunluğa ulaştı. Muhalefet de Meclisi Boykot etti. İşte “ değneksiz” buldukları ortamda KKTC’yi tanıtacaklar diyerek, ihracatta kullanılan KC mühürlerini iptal ederek, KKTC mührü kullandılar. Güneyin bağnazları bunu değerlendirdi. İngiltere’de dava açtılar. Kuzeydeki bağnazlar ise, ‘ Bize ne’ diyerek, davaya da müdahil olmadılar. İngiltere’deki davayı kazanan Güney, o mahkeme kararını alıp, hemen Avrupa Birliği Adalet Divanına ( ABAD) götürdü Sonuçta 1973’te elde ettiğimiz ve 74 sonrası da ta 1995’e kadar kullandığımız hakkı, bize kaybettirdiler. Yani yalnız mallar değil, tüm toplum yandı. Bu konu kısmen, 2004 Annan Planı Referandumundan sonra, AB Yeşil Hat ve Mali Yardım Tüzükleri ile aşıldı. Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) ile birlikte Sanayi, Tarım, İnşaat, Ticaret ve Turizm sektörlerine ve tüm topluma bu olumlu pozitif ivme getirdi. Bunca yaşanmışlıktan sonra şimdi eskinin, tezine “ yeni siyaset” diyerek, BM Görüşme Sürecine sırt dönmek, Güneyin Bağnazlarının attığı adımları teşvik etmekten başka sonuç vermez. Sayın Tatar’a “ Akan suda, aynı su ile ikinci defa yıkanılamaz” sözünü hatırlatırım.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.