Eğitim, tartışmanın odağında değildir. Aksine kaosun, verimsizliğin odağındadır. Şimdi ise, Kamu Okullarının açılışının, açılışa bir gün kala ertelenmesinin şokunu yaşıyoruz. Eğer bu erteleme olmasaydı Salı günü de tamiri bitmemiş, inşaat artıkları ile dolu alanları ve konteyner sınıfları konuşuyor olacaktık. . Şimdi ise yapay ve halk iradesi hilafına oluşturulan bir koalisyon hükümetinin devamı için, UBP Kurultayında, kimin parti başkanı olacağına yönelik gelişen ve siyaseti kilitleyen bir garabetin sonucu olan, Kamu Okullarının açılışını Kurultay sonuna erteleyen rezaleti konuşuyoruz.
Biz bunları konuşurken, Avrupa Merkez Bankası Eski Başkanı ve İtalya’nın Eski Başbakanı Sayın Mario Darghi’nin, AB için hazırladığı rapor, AB’de tartışmanın odağına oturuyor. Söz konusu raporda Sayın Draghi; Avrupa’nın sanayide statik alana sıkışıp kaldığını, böylece rakipleri olan ABD ve Çin ile aranın açıldığını; Avrupa’nın, Teknolojik İnovasyon ve Dijital dönüşümde rakiplerinden geri kaldığını vurguluyor. Bunun için AB’ de gerçekleşmesi gereken siyasi dönüşümlere ve AR GE ile yatırımlara daha fazla kamu kaynağı ayrılması gereği üzerinde duruyor İnovasyonun en önemli bacağından biri ise öğrenmedir. Öğrenmenin temelinin ise; eğitim, araştırma ve analiz, sentezle farklılıkları özgürce ele almaya dayandığını biliyoruz. Bugün dünyada etkin olan ülkelerden Hindistan, Çin, Finlandiya, Güney Kore ve Uzak Doğunun pek çok ülkesinin, zorluklarına karşın, bu günkü konuma gelmelerindeki esaslardan biri de eğitim alanında yakaladıkları ivmedir. Günümüzde, yerin altında açtıkları tünellerde, üstelikte devlet olmayan ve terör örgütü de denen Hizbullah ile Hamas’ın kendi üretimleri de olan füze ve benzeri savaş araçlarını tv’lerde izliyoruz. Bunların bir kısmını yapan ve o tünelleri, mühendislik ve teknik bilgileri ile inşa eden kendi elemanları ve iş güçleridir. Bunun için dayandıkları temel, eğitimli insan güçleridir. Yani teknolojideki gelişim artık, bilgili ve eğitimli insan gücü ile imkansız denen hadiseleri dahi en zayıf olanın elde etmesine temel oluyor.
Ama biz, Eğitim alanında en fazla neyi konuşuyor ve tartışıyoruz. Kuşakları nasıl milli ve dini değerlerle buluşturacağız meselesini ideolojik ve siyasi hedefler zemininde konuşup, bunun gerilimlerini yaşıyoruz. Sonuç ne oluyor? O korunmasına için söz söylenen dini ve milli değerlere dönük, bilgisiz ve onlardan daha da uzaklaşan insanlar yaratıyoruz. Aynı zamanda toplum ihtiyaçlarının, bu güne ve geleceğe dönük cevap verecek yeterli bilgi, beceriden yararlanmamış, insani de demokratik saygıdan nasiplenmemiş kuşaklar gelişiyor. Örneğin, KKTC’de Öğretmen Akademisi sınavlarına giren binlerce gencin, önemli bir çoğunluğunun çok zayıf gitmesi sonucu, herkesi titretmesi gerekirdi. Ancak bu dahi iki gün gündemde kalmadı. Peki şimdi neyi tartışıyoruz? Eğitimin bir hafta ertelenmesine neden olan Geçici Öğretmenlerin; Kurultay nedeni ile atanmasının ötelenmesi yüzünden, okulların açılışının ertelenmesini. Peki soralım. O alınacak geçici öğretmenlerin kaç tanesi, Öğretmen Akademisi sınavlarına girdi ve o sınavlarda kaç puan aldı? Hangi vicdan, o sınavlarda başarı oranı düşük olan birinin, Kurultay yada seçimdeki oy hesabı ile öğretmen olarak genç kuşakların eğitimi için görev yapmasını kaldırır? Yani geçici öğretmenlik de kurallara ve değerlere dayanmalıdır. Bu kuralların içinde hiç olmaması gereken şey ise oy hesabıdır. Yani Eğitim temel sorunumuzdur. Hem de hayati olarak.
Eğitimi yönetenler, eğitim almalı
Paylaş