Meclis Başkanlığı seçimi, siyasi niyetlerden ari olarak, hukuk düzeni ve demokratik hukuk devleti değerleri ile yaşama ya da yaşamama dönemecine bizi getirdi. Bir toplumu bir arada tutan yalnızca ortak vatan diye tanımlanan bir coğrafya değildir. O coğrafyada birlikte tutunmaya çalışan insanların, Dini, Ulusal, Etnik değerleri yanı sıra, ekonomi ve her değeri bir şemsiye gibi sararak uygun atmosferi sağlayan; Anayasal, demokratik hukuk devleti de birlikte var olmayı sağlayan ana şemsiyedir.
Eğer o şemsiye, dünyayı saran ozon gibi yırtılırsa; yaşadığımız, fırtına, sel, sıcaklık artışı benzeri doğal afetler gibi toplumsal kaosları yaratır. Dolayısı ile Meclis Başkanlığı seçiminde yaşananlar toplumu, dünyayı saran ozonun yırtılması gibi, siyasi iklimde de sıcaklık artışı ve toplumsal kaoslara yol açar.
Dolayısı ile Meclis Başkanlığı seçiminde yaratılan krize bu temelde bakmak gerekir. Hatırlarsak, Meclis Başkanlığı seçiminin ilk devresinde, UBP Meclis Gurubunun aday gösterdiği Sayın Zorlu Töre, 4 turda da nisap çoğunluğunu sağlayamadı. Meclis Başkanlığı seçimi kilitlenmesin diye İç Tüzüğe konan 5. Turda en fazla oy alınması halinde seçilir kuralına rağmen; 29 milletvekili olan Hükümet çoğunluğuna karşın, 5. Turda Sayın Zorlu Töre’ye Meclis Başkanlığı için 23 Evet ama 25 Ret oyu çıktı. Ortalık karıştı. Sayın Zorlu Töre, “ ben seçildim” deyip Meclisi kapattı. Sonra tartışmalar ve uyduruk görüşler ortalığı sardı. Akabinde Başsavcılıktan hukuki görüş istendi.
Başsavcılık görüşünü verdi ve görüş de seçilmedi oldu. Bu hukuki görüş üzerine Başkanlık Divanı Toplandı ve yeniden seçim süreci başlattı. Bin bir olaydan sonra tekrar adaylık ve seçimler gündeme geldi. UBP Meclis Grubu, bu kez Ziya Öztürkleri aday gösterdi. Ama o da 26 sayısına ulaşamadı, seçilemedi. Son Turda da 23 Ret oyunun yanında, üç tane de üç ve çift mühürlü, gerçekte iptal olması gereken oy çıktı. Bu sandık sonucuna rağmen, iptal oylarda sayılarak, Meclis Başkanı seçildiği ifade edildi. Hali ile itiraz edildi. Bu tartışmalar üzerine bu üç iptal edilmesi gereken oyla ilgili olarak bu kez Başsavcılıktan değil ama, KKTC Meclisinin resmi üç hukukçusundan görüş istendi...
Meclisin üç hukukçusu da ayrı ayrı bu oyların iptal oy olduğuna dair görüş verdi. Ama bu kez, Başkanlık Divanı toplantısı yaptırılmadı. Hükümet marifeti ile Resmi Gazetede Ziya Öztürklerin Meclis Başkanı seçildiği ilan edildi.
Bu tutum, bu coğrafyada toplum bir arada tutan Anayasal hukuk düzeni şemsiyesini yırtan bir tutumdur. Çünkü Savcılığın, hukuki görüşüne değer veren hükümet, Resmi Meclis Hukukçularının görüşünü ve Meclis çalışmasını esas düzenleyici Kurulu olan Başkanlık Divanını da yok sayarak darbe ile Meclise “Kayyum” atar gibi Başkan atadı. Demokrasi ve Hukuk Devleti atmosferinde, hükümetin yaratığı bu yırtılma ile artık hiç bir kişi, kurum veya toplumsal kesim, Anayasal hukuk devleti şemsiyesi altında değil ama, “ Hikmet-i Hükümet” keyfi düzeni tehlikesi tehdidi altındadır.
Yani Rahmetli Babamın, 1964- 1974 arasında, kendi bölgelerindeki Kıbrıs Türk yönetimi uygulamaları ve gasp edilen KC’indeki Kıbrıs Rum Toplumu uygulamalarına dayanarak bana, “ oğlum artık Kıbrıslı Türkler, adanın her tarafında, belindeki tabancanın menzili kadar, kendini hükümet zan edenlerin Türk yada Rum olsun, despotluğunu yaşıyor” diye tanımladığı o hale geri döneceğiz. İşte bu nedenle hukuk düzenini savunanlar, bu darbeyi geriletmelidir. Zira bizi, biz yapacak olan, Anayasal hukuk düzeni şemsiyesidir.
“Tabancanın menzili Kadar”
Paylaş