S&P Türkiye’nin kredi notunu, B+’ dan, BB- yükseltti. Bu olumlu bir duygu yarattı. Çünkü kamu ve özel sektörün, daha düşük faiz oranında dış borçlanma yapma imkanına temel yaratacak. KKTC Maliyesi ise iç borçlanma ile %60 faizle TL ve 24 milyon Dolar da borçlanıp, Bütçe açığını kapamaya çalışıyor. Bizim zaten kredi notumuzu yükseltme diye derdimiz yok. Zira biz notu, sıfırın altında olarak kendimize çoktan vermiş olduk.
Ancak bizim ağırlıklı bir dış destek alanımız var. Türkiye.. Dolayısı ile bu desteği göz ardı etmek veya yok saymak mümkün değildir. Baksanıza, S&P Türkiye’nin kredi notunu yükseltince; aylardır, yıllardır, “ dış güçler” diyerek bu kredi derecelendirme kuruluşlarına galizine saldıranlar bile onlara övgü yağdırmaya başladı. İdeolojik veya politik konumunuz ne isterse olsun, dünya ekonomisinin bir parçası olarak, evrensel ekonomik, hukuki ve demokratik kural ve kurulları yok sayamazsınız. Bunu yok sayamayacağınız gibi onlarla ilişkide; kendi ulusal, toplumsal değerlerinizi de göz ardı etmek veya öne koymaktan da geri duramazsınız. Bunun sentezini becermeniz gerekir.
İşte biz bu mantıkla, TC-KKTC ilişkisine bakmalıyız. Ne yok saymalı, nede kendi toplumsal çıkar ve ihtiyaçlarımızı göz ardı etmeliyiz. Bu bakımdan bu ağır enflasyon koşullarında yaşarken, destek aldığımız Türkiye’nin de ağır enflasyon koşullarında olduğunu unutmamamız gerekir. Yani desteğin de sınırlı olduğunu bilmeliyiz..
Yani Sayın Tatar ile Sayın Üstel’in, Türkiye ile Mali İşbirliği Protokolü imzasından sonra; “ tarihin gördüğü en büyük, Hibe ve Kredi Protokolü imzalandı” söylemleri yapmamanız gerekir. Çünkü 16 milyar TL olduğu ifade edilen Protokolün gerçekleşmesi devede kulak kalırsa, işte o zaman bu değer erozyona uğrar. TC- KKTC ilişkilerine en büyük zararı verir. Sayın Erkan Okandan, Yeni Düzen’deki makalesinde, TC- KKTC Mali İşbirliği Protokolü ile ilgili bir değerlendirme yaptı. Diğer kalemler bir yere, yalnızca KKTC Maliyesine destek kalemini ele alıyorum. Neden?
Çünkü ağır enflasyon koşulları altındayız, Maliye iç borçlanma ile durumu kurtarmaya çalışıyor. 2023 yılında KKTC Bütçesinde, TC’nin KKTC Maliyesine desteği, 5 milyar TL olarak öngörüldü. Sonra bu, tadil edilerek 1 milyar 445 milyon TL’ye düşürüldü. Fakat bu desteğin, 2023 yılında gerçekleşmesi ise 62 milyon TL oldu. Halbuki enflasyonun, 2023 yılında resmi gerçekleşmesi, %83 idi. .
Gerçek bu halde iken, 2024 yılında KKTC Bütçesinde TC’nin, Maliyeye Desteği, 2 milyar 588 milyon TL olarak gösterildi. Geçen ay itibarı ile bunun da gerçekleşmesi ise 991 milyon TL oldu. KKTC İstatistik Kurumu; Eylül ayı itibarı ile geçen yılın, aynı ayına göre yaşadığımız enflasyonu, resmi %63 diye ilan etti. . Kısacası bu destek, ne dünün, nede günümüzün enflasyon erozyonunu gideremez. Peki, bu hal neden oluyor? Çünkü TL kullanıyoruz.
Dolayısı ile TL’nin döviz karşısındaki değer kaybı, her şeyin döviz üzerinden olduğu KKTC’de enflasyonu azgınlaştırıyor. Üstelik KKTC’nin 3 milyar dolarlık ithalatı var. Bunun %80’ine yakınını da TC’den yapıyoruz. TC’den yaptığımız ithalatta ABD Doları veya EURO bazlıdır. Yani bu alanla da “ enflasyon ithalatımız “ hayli yüksek gerçekleşiyor. Evet, Türkiye’nin desteği önemlidir. Ama iki tarafı da olumsuz etkileyen bu durumu, kağıt üstüne büyük rakamlar yazarak; gerçekleşmesinin de devede kulak olduğunu gizleyerek ve olayı yalnızca hamaset söylemleri ile aşamayız.
Bunun için TL kullanımının yol açtığı bu enflasyonist yarayı nasıl tedavi edeceğimizi, ön yargı ve hamasetten uzak ele almak zorundayız. Bu Protokoller bu temelde ele alınmazsa; ne KKTC kendi ayakları üzerinde durabilir, nede Türkiye’nin desteği sağlıklı bir kalkınmaya katkı sağlar.
Mali destek mi?
Paylaş