2016 finansal yılı Türkiye’de politik risklerin yükseldiği, Rusya krizinin yer aldığı, darbe girişiminin yaşandığı, belirsizliğin tırmandığı, güvenlik endişelerinin arttığı, terör olaylarının meydana geldiği zorlu bir dönem oldu. Ülke riski göstergesi olarak kabul edilen risk prim puanı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında sert bir çıkış yaşamıştı. Akabinde kasım ayı başında OHAL kapsamında Türkiye’de yaşanan siyasi, bürokratik, sivil gözaltı olayları neticesinde artan politik risk, terör olayları sonrasında artan güvenlik riski ve buna ek olarak Suriye & Irak’taki sıcak gelişmelerin jeopolitik riskleri artırması neticesinde Türkiye CDS’leri yukarı yönlü yükselmeye başlamıştır. Böylece ülkenin risk düzeyi artış eğilimine girerek ocak ortası itibari ile 287 puana seviyelerine çıktı.
Hal böyleyken Türkiye’de yaşanan krizler dizisinin KKTC’ye yansıyan en olumsuz ekonomik etkisi Türk Lirasının döviz para birimleri karşısında yıl boyunca değer kaybetmesi ve finansal piyasalarda volatilitesinin artması olmuştur. Küresel makro ekonomik gelişmeleri de hesaba kattığımız zaman Amerika Birleşik Devletleri’nde yıl sonuna doğru yapılan faiz artırımının da etkisiyle dolar TL’ye karşı % 19.13 oranında değer kazanmıştır. EURO Avrupa Merkez Bankasının politika faizlerini 5 baz puan düşürmesine rağmen TL karşısında % 15,65 oranında değer kazanmıştır. Sterlin ise Britanya’nın Avrupa Birliği’nden çıkma kararı (Brexit) sonrasında yaşadığı tirbülans nedeni ile USD ve EURO’ya karşı değer kaybederken TL karşısında neredeyse sabit seviyede seyretmiştir. Nakit ve tahvil yatırımları içerisinde en fazla kazandıran % 28,49 oran ile gram altın olmuştur. Döviz geliri ve/veya yatırımı olanlar söz konusu oranlar üzerinden evalüasyon karı elde etmişler ve yeni yılında başında da etmeye devam etmektedirler. Döviz borcu olanların ise oturdukları yerde maalesef ki borç miktarları bahse konu oranlar üzerinden katlanarak artmaya devam ediyor. Bunun bedeli ise borç taksitlerinin kontrol dışı artışıyla borçlu tarafından acı şekilde gayet iyi anlaşılıyor.
Reel kazancı hesaplayabilmek adına kazanç oranlarını enflasyon oranlarıyla kıyaslamamız gerekmektedir. Devlet Planlama Örgütü 4 Ocak 2017 tarihinde yayınladığı tüketici fiyatları endeksinde yıllık enflasyon yani hayat pahalılığı artışını % 10,19 olarak belirledi. Bu bağlamda devlet tahvili alanlar, Türk Lirası mevduatı olanlar, hisse alımı yapanların çoğunun kazancı hayat pahalılığını bile karşılayamadı yani hayat pahalılığı karşısında zarar ederek negatif reel kazanç pozisyonuna girdi. Döviz mevduatı olanlar dövizdeki artışın etkisi ve aldıkları faizle birlikte pozitif reel kazanç sağladılar. Dolayısı ile finansal piyasalarda 2016 yılında en fazla kazancı yatırımcısına sırasıyla Altın, Dolar ve Euro yatırım araçları sağlamıştır.