Hayvancılar “sütümüzü değerinin altında vermeyeceğiz” diyor. Belki de kastettikleri maliyetidir. Maliyet başka, değer başka ama olsun!
Hayvancılık söz konusuysa maliyetlerin başına yemi yazmak gerekir. Yem üretmenin çok zor olduğu ve “doğal yem” denen otun bile olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Yemin pahalı olması normal…
Ülkemizde geçinmek de büyük bir dert… Hayvancılıktan kazandığınız ile hem ailenizi geçindireceksiniz hem de yanınızda çalışanları… Hiç de kolay değil!
Böyle bir ortamda et ve süt üreterek hayatta kalmaya ve hatta zenginleşmeye çalışıyorsanız biraz “sert canlı” olmanız gerekir. Hem çalışacak hem de mücadele edeceksiniz!
Hayvancılar da öyle yapıyor zaten. Hükümetlerin en korktuğu kesim hayvancılardır. Lefkoşa’ya indiler mi etrafı darmadağın ederler.
Şimdilerde hayvancılar ile süt ürünü imal ve ihraç edenler uyuşmazlığa düştüler. Hayvancılar sütün ucuz, imalatçılar ise pahalı olduğunu iddia ediyorlar.
Bunun ölçüsü ne olabilir? Kimine göre ucuz; kimine göre pahalı… Satana göre ucuz, alana göre pahalı… Araya devlet giriyor… Ucuz mu, pahalı mı olduğuna Tarım Bakanlığı karar verecekmiş…
İşin garip yanı da buradadır. Devletin bu işin içinde ne işi var?
Devletin yurttaşlarının gıda güvenliğini sağlamak gibi bir sorumluluk altında olduğunu varsayarsak et ve süt üretimini korumaya çalıştığını söylesek bile, ortada et yok. Et kaçak yollardan geliyor. Süt çok ama… Hellim ihracatımız uzun yıllardan beri birinci sıraya yerleşmiş bulunuyor.
Garabeti görüyor musunuz? Et yok, süt çok ama devlet yine de işin içinde…
Et ve süt üretimi serbest kalsa, bu denge sağlanmış olacaktı. Hayvancılar besiciliğe yönelecek, süt üretimi azalacak, et üretimi çoğalacaktı. İmalatçılar isteseler de istemeseler de süte daha yüksek fiyat ödeyecek; ödedikleri fiyatla ihracat yapamazlarsa satış miktarı düşecek, Körfez halkını hellim ile doyurmak işinden vazgeçeceklerdi.
Et ve süt ürünü ithalatı serbest olsa, yem sorunu nedeniyle dezavantajlı olduğumuz bu üretim alanında çalışan insan sayısı ve üretim azalacak; özellikli ve pahalı ürünler sunan bir sektöre dönüşecekti.
Devlet bu işe karışmasa, devlet görevlileri, anlı-şanlı tarım bakanları bu sorunla mücadele etmek ve yılda bir milyar TL’yi kimlere bölüştürürlerse “iyi bir iş” yapmış olacaklarını düşünmek yerine, ülke tarımını günün ve iklimin koşullarına uyarlamak için çalışacaklar; tarım çok daha verimli, insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılayan ve ihraç eden bir sektöre dönüşecekti.
Bunları konuşmak “yasak”; yazmak risklidir.
Hayvancılar güçlüdür ve siyasete soyunanlar ile kendileri de kamu kaynaklarından beslenmeyi düşünenlerin karşılarına almaması gereken bir topluluk oldular.
Ne diyor Naimoğluları? “Çözüm bulunmazsa, gereken çözümü daha önce olduğu gibi sokaklarda arayacağız”.
KKTC budur işte! Değişen dünya, pazar ve iklim koşullarına uymak için konuşmak veya tartışmak yasak; sokaklarda çözüm aramak kutsaldır!
Et ve süt sorununu çözemeyip hayvancıların eylem tehdidini nasıl geçiştireceğinden başka bir şey düşünemeyen bir idaremiz var bizim!
Süt meselesi, durumu yeterince anlatıyor zaten!
Paylaş