Zamanın Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, Mare Monte arazisi ile ilgili bazı gerçekleri açıkladı. Dome Hotel ve Mare Monte Hotel’in ait olduğu Vakıflar İdaresi’nin 2007’de yaşamakta olduğu mali kriz nedeniyle Dome Hotel’in işletmesinin çalışanların kurduğu şirkete devredilirken Mare Monte’nin de “mali kaynak sağlamak amacıyla” ihaleye çıkarıldığını öğrendik. Onaylarsınız veya onaylamazsınız… Ama bugünkü tartışmaya bu bilgiler ışığında katılmamız gerekiyor.
Ulusal Birlik Partisi tarihi belirlenmemiş ve hatta olup olmayacağı bile kararlaştırılmamış kurultaya hazırlanıyor. Partilerin belirlenen süre içinde kurultay yapması gerekir. Partide siyaset yapmaya çalışanlar kendilerini buna göre hazırlar; kimisi genel başkanlığa aday olurken kimileri yetkili organlara girmeye çalışırlar. Siyaset böyle döner…
Ercan Havaalanı yeniden inşa edildi. Ortada zor bir sözleşme ve zor bir süreç vardır. Yüklenici de çok zor bir insan olmalıdır. Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu bile havaalanının “Erdoğan’ın zorlaması ile tamamlandığını” vurguluyor… Tamamlanmışsa eğer… Bu konudaki bilgileri hepimiz merak ediyoruz: Kullanacağımız alanın güvenli olmasını, vergilerimizin çarçur edilmemesini isteriz.
Elektrik sorunumuz var… Hem teknik, hem de mali sorunlar yaşıyoruz…
Yaşadığımız ekonomik kriz ortamında herkesin güvenceli ve hayat pahalılığı karşısında korunacak gelir peşin olması gerekir; normal olan budur! Kamudaki bir işe kapağı atmaktan daha iyisi yoktur! Kamuda işe alınanların kimler olduğunu takip ederiz.
Bunlara ilişkin haberler, toplumun nereye sürüklendiği konusunda kaygısı olan veya “gidişatı anlayarak çıkarlarını korumaya çalışan” herkesi ilgilendirir. Bu gelişmelerle ilgili bilgileri içeren haberler, herkes için önemlidir. Ferdi S. Soyer, halkı bilgilendirici bir açıklama yapmıştır. Mare Monte konusunda fikri veya hesabı olan herkes bu bilgileri ve daha nicelerini dikkate almak zorundadır. UBP’de yaşananlar toplumun nereye gideceğini merak edenlerle yakından izlenmelidir. Elektrik ve Ercan ile ilgili olan bilgiler de yakından takip edilmeyi hak ediyor.
Bu arada bu haberleri yakalamak ve bilgiye ulaşabilmek için ciddi şekilde cambazlık yapmak gerekiyor ama… Her kafadan bir ses çıkıyor; doğru ile yanlış birbirine karışıyor. Çoğu zaman da bilerek ve isteyerek karıştırılıyor. Birileri doğrunun bilinmemesi için adeta yırtınıyor. Bizi habersiz bırakmak için neler yapılıyor, neler!
İnsan ister istemez düşünüyor: Haberden korkulur mu?
Korkulur! Karanlıkta iş görmeye alışmışsan veya yaptığın iş karanlık gerektiriyorsa birisinin gelip ışıkları açmasını istemezsin tabii…
Habere ulaşma hakkı diye bir şey varmış! Kitaplar öyle yazar; anayasalar bu haktan söz eder. O kadarı bize yeter!