Mart ayının sonuna doğru Cenevre’de BMGS nezaretinde gerçekleşecek zirve öncesi, iki toplumun siyasi liderlikleri görüşler açıklıyor. “Kıbrıs Cumhuriyeti“ adına Sayın Hristodulidis, Yunanistan Başbakanı Sayın Mitçotakis ile yaptığı görüşmeden sonra basına şöyle dedi. “Müzakerelerin, 2017’de kaldığı yerden, Kıbrıs sorununa uzlaşılmış çerçeve ve AB ilke ve değerleri temelinde bir çözüm bulunması hedefi ile kazanımlar değerlendirilerek başlamasını” amaçladıklarını söyledi.
KKTC Dışişleri Bakanı Sayın Tahsin Ertuğruloğlu, Londra’da Reuters’e verdiği demeçte ise şöyle dedi. “2017’de müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesini istedikleri için, bir ortaklık kurmak ihtimali yok, öyle ise niye uğraşalım” dedikten sonra; “başarısızlığı ispatlanmış bir formülde niye ısrar ediliyor? BM’ye sorumuz budur.” Karşılıklı yapılan bu açıklamalar; bırakın uzlaşmaya, yakınlaşmaya dahi kapalı, hatta bir empati yaratmaktan uzaktır. O zaman, BMGS ve Garantör ülkelerin temsil edileceği bu Zirveye niye katılıyorsunuz? Yani niyetleri, en güzel üzümleri sıkarak sirke yapmak.
Üstelik bir birine karşıt görünen bu liderliklerinin, çok ortak noktaları var. Örneğin Sayın Hristodulidis açıklamasında, Kıbrıs Sorununa çözüm çerçevesi ve temelini tanımlayan BM Parametrelerinden tek kelam etmiyor. Aksine, bunun yerine; “AB ilke ve değerleri temelinde” bir çözümden söz ediyor. Müzakerelerin, “2017’de kaldığı yerden, uzlaşılmış çerçeve üzerinden başlamasını” ifade ediyor. Ancak Sayın Hristodulidis’e, şunu söylemek gerekir. Crans Montana’da yalnız bir çerçeve yoktu. Aksine, Kıbrıs sorununa çözüm için BM Parametreleri temelinde, Federal Çözümün esas unsurlarını, Annan Palanı’ndan sonra kapsamlı şekilde, ete kemiğe büründüren bir uzlaşma metni bütünü vardı. Üstelik BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in taraflara sunduğu göstergeler vardı. Sayın Hristodulidis “çerçeve” diyerek, tüm bunları yok sayıyor. Yani, kaldığı yerden derken, “havanda su dövme” niyetini de ortaya koyuyor. Bu böyle de Kuzeydeki siyasi liderlik ne diyor?
Sayın Tatar ve Sayın Ertuğruloğlu, Kıbrıs Sorununa çözüm bulma temelini ortaya koyan tüm, BM Parametrelerini yok sayarak oraya gidiyor. Sayın Ertuğruloğlu bunu şöyle ifade ediyor. “Başarısızlığı ispatlanmış bir formülde niye ısrar ediliyor? BM’ye sorumuz budur” diyor. Bu soruyu yıllardır sordun durdun. Ne cevap aldın? Bu aşamada ise en önemli cevabı, BM ve Garantör Ülkeler Zirvesinin gerçekleştirilmesi ve buna istemeye, istemeye katılmak zorunda kalmakla aldın. Üstelik Sayın Ertuğruloğlu, “Bir ortaklık kurmak ihtimali yok, o zaman niye uğraşalım” da dedi. İki Kurucu Devlet, Siyasi Eşitlik ve İki Bölgelilik temelinde adanın bütünlüğünde bir Ortaklık için niye uğraşalım diyen Tatar ve Ertuğruloğlu ikilisine şunu ifade edelim. Ortaklık için uğraşmaktan kaçınmakla, başardığınız en son olgular, şunlardır; Güneyin, İsrail ile Demir Kubbe için anlaşarak, Barak MX füzelerini, adanın Güneyinde aktif hale getirmesi. ABD ve Fransız askeri ve siyasi varlığının adaya yerleşmesi. Mısır ile gazın ticarileştirilmesi için antlaşma imzalaması. EXXON Mobil ile Katar Petroleum’un 5. Parseldeki sondajını da “Güney Kıbrıs Rum Liderliği, Türkiye’nin karasularını tanıdı” avuntusu ile meşrulaştırmak oldu. Yani Cenevre’de zirve başlamadan, uzlaşmama konusunda uzlaşan bu liderler, yalnız Kıbrıs’ın iki toplumuna değil, aynı zamanda dünyanın ve bölgenin, bilinmezliklerle dolu bu kritik döneminde, Türkiye ve Yunanistan halklarına da statükonun esiri olma dayatması ortaya koyuyorlar.
Cenevre, Hristodulidis ve Ertuğruloğlu
Paylaş