Avrupa Parlamentosu ilgili Komitesi, ABD'nin Türkiye'ye yönelik tedbirleri, aldığı kararla kınadı.
Almanya Başbakanı ve AB'nin pek çok siyasi lider ve yetkilisi de ABD tavrını eleştirdi.
TÜSİAD VE TOBB, ortak açıklamalarında, son kriz ve gelişmelerle ilgili değerlendirmelerinden biri de, Türkiye’nin AB’ye dönük adımları yeniden geliştirmesi gerektiğine yönelik oldu.
Bu arada ilginç bir gelişme yaşandı.
ABD ile Rahip Bronson gerilimi devam ederken, uzun bir zamandır Türkiye’de tutuklu bulunan iki Yunan askeri üzerindeki tutukluluk halinin kaldırılması kararı verildi.
Yunanistan Başbakanı bu adımdan sonra olumlu bir açıklama yaptı.
Arkasından Yunanistan ve Türkiye Savunma Bakanlarının telefon görüşmesi gerçekleşti. Haberlere göre Türkiye Savunma Bakanı Sayın Akar’ın Yunanistan’a daveti söz konusu.
Ayrıca yakın dönemde, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Almanya ziyareti gündemdedir.
Bütün bu işaret ettiklerimiz: ekonomik kriz içinde, çıkış yolu için hangi ekonomik tedbiri alırsanız alın, gereken bir diğer ayağında, Dış Politika olduğu gerçeğini gün ışığına çıkartmaktadır.
Türkiye; Rusya, Çin ve İran'la İlişkilerini çok yönlü geliştirmelidir. Ama “ Batı” ittifakının önder ülkesi ABD’nin bu düşmanca tavrı nedeni ile Batı ile ilişkiyi kesmek değil, Batının diğer ayağı olan AB ile ilişkilerini de bunlara paralel geliştirmesi gerekir.
Hele, ABD'nin dar çıkarları için gündeme getirdiği ticaret savaşları, İran ambargosu ile yalnız İran'ı değil, AB üyesi ülkeleri de bu ambargo üzerinden ekonomik olarak darbelemek niyetlerine dönük, Avrupa’da oluşan tepki ve endişeleri de ele alarak, AB ile kopan ilişkileri geliştirmek mümkündür.
Bunun için bu ekonomik kriz aşamasında, Dış Politikada açılımları geliştirmek, önemlidir.
Bu bakımdan AB ile ilişkileri yeniden canlandırmak çok değerlidir. Ancak bu konuda elbette ki Türkiye’nin atması gereken adımlar olacaktır.
Bunların başında ise öncelikle kendi içyapısını da güçlendirecek olan demokratik adımlar ve hukuk devleti ilkelerini geliştirme atılımları başta gelendir.
Fakat bunca tecrübeden sonra aynı zamanda, AB'nin ve özellikle Kıbrıs sorunu bağlamında Güney Kıbrıs'ın da eski tavırlarını sorgulaması gerekir.
Bu sorgulama ise, Türkiye’nin AB sürecinde ilerlemesi niyetini fırsatçı niyetlerle kösteklemek yerine, yardımcı olmaya ve onu cesaretlendirici, ne yapılabilir, üzerinden gelişmelidir.
Bakın, geçtiğimiz günlerde Güney basınında bazı değerlendirmeler okudum. Bu kriz aşamasında, fırsatçı mantıkla; Türkiye Cumhurbaşkanının Almanya ziyaretine dönük olarak; Almanya’nın Türkiye’ye, Kıbrıs Cumhuriyetini tanıması baskısının yapılması gerektiğine yönelik, yorumlar okudum.
Bu, dünden ders çıkartmamakta ısrar demektir. Hala AB üyeliği avantajını kullanarak Kıbrıs’ta dayatmacı bir sonucu empoze etme tutumunun çıkmazından, ders alınmadığının göstergesidir.
Ancak bu akıl almaz tavırlara karşın, Güneyde bu koşullarda akıl ve cesaret dolu ifadeler de var. Bunlardan biri, DİSİ Başkanı Sayın Averof Neofitu’nun Alihtia Gazetesine verdiği söyleşide var.
Sayın Averof, BM Genel Sekreteri Sayın Guterres'in göstergelerini zemin almak gerektiğini söyledi.
Ancak bunun yanına, Güneydeki politik iklim bakımından, çok cesaret gerektiren önemli bir şey ekledi.
“ Sıfır asker, sıfır garanti söylemi ile çözüm olmaz “ dedi.
Bu nedenle artık gerek Türkiye, gerekse Kıbrıs Türk Tarafı, bu ekonomik zor şartları ve kuşatmaları aşmak için, Kıbrıs sorununun çözüm olgusunu ele almak gerektiğini göz ardı etmemelidir.
Yunanistan ve Güney Kıbrıs ise Türkiye’nin bu zor durumu içinde, fırsatçı tavırlarla, Kıbrıs sorununda dayatmacı bir sonuca ulaşma faydasız ve kısır tutumdan uzaklaşmalıdır.
Kuşkusuz, “ bir kırlangıcın gelmesi ile bahar gelmez” sözü gibi, yazımın başından itibaren son krizle birlikte Türkiye’nin AB süreci için umut veren belli işaretlere karşın, bu hamur su ister.
Ancak artık su kaldırmayacak bir gerçek hamur var. Buda çok yoğrulmuş olan, Kıbrıs sorunun Federal temelde çözümü gerektiğidir. Bu hamurun pişmesi ise, Türkiye- AB ilişkisine katkı sağlar.
Bu, Doğu Akdeniz ile Türkiye – Yunanistan arasında iyi komşuluk ilişkileri ve barış için, hem de Kıbrıs’ın iki toplumu ve AB için gereken ve artık ustalıkla fırına Salınma noktasında olan bir hamurdur.
“ Yurtta Barış, Cihanda Barış”; ekmek, demokrasi ve özgürlük için gereken atmosferdir.
“Yurtta Barış, Cihanda Barış”
Paylaş