Seçimlerden, sonra meydana gelen protestolar, saldırılar, bunlara yönelik demokratik tepkiler, hükümet kurma çalışmaları gibi güncel pek çok hay huyun içinde çok önemli bir konu gözlerden kaçtı.
Dolayısı ile bu makalemde, güncelin bu önemli konuları ötesinde bunun üzerinde durmak isterim.
Bu ise, mülkiyet sorunu ile bağlantılı, Taşınmaz Mal Komisyonu ile doğrudan ilgilidir.
Secim dönemi içinde AİHM’de, Güneyden bir İngiliz- Kıbrıs vatandaşı olan Sayın Adrianu Joannou’nun açtığı dava sonuçlandı.
Davacı AİHM'e açtığı davada, Kuzeyde bulunan mülkiyeti ile ilgili olarak Taşınmaz Mal Komisyonunun (TMK) sorunun çözümü için çare olmadığını ileri sürdü.
Böylece AİHM'in Demopullos kararı ile TMK’nın geçerli ve ciddi bir hukuk yolu olduğuna dönük kararının ortadan kaldırılması için devlet desteği ile ciddi bir adım attı.
Yolu biz döşüyoruz..
Bu adımı ona sağlayan nokta ise maalesef, TMK’nın daha hızlı ve etkin olması için ona sağlayamadığımız personel ve diğer idari destekler. Ayrıca karar altına alınan Tazminatların ödenebilmesi için gereken sağlıklı Bütçe düzenlemesi yaratamamış olmamızdır.
Bu gecikmeler ve sıkıntıları ise Güney; artık AİHM tarafından mülkiyet meselesinin çözümü yönünde AİHM tarafından, evrensel hukuka uygun yol olarak görülen bu temeli, yani TMK'yı ortadan kaldırmak veya sakatlamak için fırsat sayıyor.
Bu yüzden daha evvelki makalelerimde de yazdığım gibi 2015 yılından beri adım adım girişim yapıyor.
Önce Delegeler Komitesinin gündemine gecikmeleri ve karar altına alınan Tazminatların ödenememesi sıkıntılarını taşıdı. Bunlar gündeme girince de bir adım daha atarak Delegeler Komitesinden , TMK’ya dönük güvensizlik kararı temelinde kararlar da alınmasına yol döşedi.
Bu kendince elde ettiği başarılar üzerine, işi daha ileri taşımak amacı ile Kuzeydeki tüm mülk sahiplerinin TMK'ya değil, doğrudan AİHM’e yeniden dava açmaları için Sayın Adriani Joannaou vasıtası ile AİHM'de bu davayı açmayı destekledi.
Duyarsızlık diz boyu…
Bu konularda gerek Mecliste, gerekse basında çok yazıp çizmemize ve konuşmamıza karşın maalesef Cumhurbaşkanlığı, Hükümetler, siyasi partiler ve sivil toplum bu konuya yeterli duyarlılığı göstermedi.
Bu konuda önemli duyarlılığı Sayın Romans Mapolar gösterdi. Yazdığı makalelerle konuyu devamlı hukuk ve siyaset açısından dile getirdi.
Bu duyarsızlık nedeni ile ne acıdır ki TMK’nın etkisini ortadan kaldırmak için Sayın Adrianu Joannau'nun açtığı dava bizde haber dahi olmadı.
TMK'nın etkin ve geçerli yol olmadığına dair açılan bu davada başvurucunun meselesine dönük olarak AİHM, bazı usul hataları ve gecikme nedeni ile onun lehine sembolik bir tazminata hükmetse bile, esasa dönük, yani TMK’nın mülkiyet meselesinde etkin ve geçerli yol olduğuna dair kararında ısrar etti ve bu temelde o başvuruyu geçersiz kıldı.
Bu konuyu 21 Ocak tarihli Kıbrıs Gazetesindeki makalesinde yalnızca Sayın Romans Mapolar işledi.
Bu önemli konuyu ele aldığı için gerek Kıbrıs sorunun çözümüne, gerekse toplumumuzun Uluslararası hukuk içine girmesine duyarlı biri olarak onu kutlarım.
Meraklı ve duyarlı herkesin, Sayın Mapolar'ın bu makalesini okumalarını dilerim. Ama en başta da Cumhurbaşkanlığının, Hükümetin, siyasilerin ve ilgili bürokratların okumasını temenni ederim.
Hele yeni hükümet aşamasında artık TMK'ya Bütçe katkısı ve Türkiye ile bu konuda kaynak meselesinde esaslı görüşmeleri gündeme almak kaçınılmazdır.
Artık nemelazımcılıktan ve mülkiyet meselesine bakışta, yalnızca rantın o kör kar hırsı ve “fetih” mantığın akıl yoksunu ve kör kılan temelinden uzaklaşmak lazımdır.
AİHM bu kararı ile bize hala TMK'yı geçerli yol olarak gördüğünü söylerken ayni zamanda da “ elinizi çabuk tutun “ diye çok yerinde bir uyarı da yaptı.
Eğer bunun değerini bilmezsek, yarın, bir parmağımızı ısırdığımızda, yalnız ellerimizin parmakları değil, ayak parmaklarımız da ağrıyacak.