Dişi ağrıyan kişi, o ağrıya kendini konsantre eder. Önceliği bunun tedavisidir. Başka pek çok şey o an için önceliği olmaz. Bu toplumlar için de geçerlidir. Eğer, ekonomi, geçim derdi, bireysel ve toplumsal demokratik hakları tehdit altında ise, o zaman bu konulara dönük öfkesi ve duyarlılığı artar.
Halimiz bu iken, Kıbrıs sorunu ile ilgili, elimizdeki tüm değerleri, politik gerçeklerden uzak bir şekilde kaldırır atarsak; diş ağrısı ile kıvranan insana, kredi pazarlamaya çalışanın durumuna düşeriz. Cenevre Zirvesi sonrası bazı ham hayaller, toplumu yönetenler tarafından pazarlanmaya çalışılıyor... İngiltere’nin Brexit nedeni ile bizimle farklı bir ilişkiye gireceği, bizi tanıyacağı ifade ediliyor.
Halbuki 6 Mayıs 2021 tarihinde gerçekleşen İskoçya Parlamento seçimlerinde, 129 üyesi olan Parlamentonun 64 üyesi, seçimden birinci parti çıkan İskoç Ulusal Partisinin (SNP) oldu.
İngiltere’nin demokratik birliğini, savunan Muhafazakâr Parti 33; İşçi Partisi 22 milletvekili çıkarttı. İskoçya’da yapılan Parlamento seçimlerinde 4 kez üst üste 1. Parti olarak çıkan Muhafazakâr Parti, bu kez; 2. Parti oldu. Şimdi SNP’nin tek başına hükümet kurması için bir milletvekiline ihtiyacı var. Seçimlerden 8 milletvekili ile çıkan İskoç Yeşiller Partisinin SNP ile ortak değerleri olduğu da biliniyor.
SNP’nin seçimlerde ileri sürdüğü tezlerinden biri de İskoçya’nın bağımsızlığı için ikinci bir Referandum yapılması talebidir. 2014 yılında yapılan İskoçya’nın Bağımsızlığı Referandumunda, % 55 ile reddedilmişti. Ancak şimdi siyasi iklim Brexit nedeni ile çok farklı. Bu da 2021 seçimlerine yansıdı. Çünkü 2017’de yapılan Brexit Referandumunda İskoç halkı, AB’den ayrılmaya % 62 ile Hayır demişti. Bu nedenle SNP ikinci bağımsızlık Referandum talebi ile birinci parti çıktı. Ama bunun gerçekleşmesi için İngiltere Parlamentosunun izni gerekir. Başbakan Sayın Boris Johnson’un buna onay vermesi ise beklenemez.
Yani İngiliz siyaseti ülkenin, toprak bütünlüğü ile ilgili yeni ve önemli sorunlarla yüzleşmek durumundadır. Kıbrıs’ın Toprak Bütünlüğünün korunması ilkesi ile Adanın Garantörü olan İngiltere’nin dış politikada; kendi içindeki bu olayı azdıracak adımları atmasını beklemek gerçekçi mi?
Dolayısı ile elde var olanı, gerekli değerlendirmeleri yapmadan ve ağır iç sorunlarla yüz yüze iken, iç siyasi hesaplarla terk etmenin olumsuz bir örneği ile yine yüz yüze geldik. Çünkü 1998’de, “toplumlar arası görüşme yok, devletten devlete görüşme var. Ya devlet olarak tanır ve Konfederasyon kurarız, ya da artık federasyon yok” dedik. Ama tam 3 yıl sonra 2002 başında, Federasyon temelli görüşmelere yine oturduk. Ama 1998’den geri noktada. Çünkü 1999, AB Helsinki Zirvesi sonuçlarını kabul etmek zorunda kaldık. AB Helsinki Zirvesi, “Kıbrıs’ın Çözüm olmadan da AB üyesi olmasını” karara bağlamıştı. Hâlbuki 1960 Antlaşmasına göre; 3 Garantörün üye olmadığı yere Kıbrıs üye olamazdı. Evet, bugün Güneyi ve AB’yi eleştiriyoruz. Eleştirilerimiz haklı. Ancak geçilemeyen bu nehre, 1998’de iç siyasi amaçlar için federasyonu reddederek, sonra AB Helsinki Zirvesini kabul ederek oturmak zorunda kalıp, Güneyin bu nehre, köprü kurmasına biz neden olduk.
Bu yüzden yaşadıklarımız ve yaşamak zorunda kalacaklarımız için eğer aynayı kendimize tutmayıp, dün olduğu gibi farklı olan her şeyi, “Güneyin 5. kolu ya da dış mihraklara” bağlarsak. Üstelik içeride ekonomik ve demokratik sorunları görmezden gelmek için gerçekçi olmayan ham hayaller için bir birimizle didişirsek, kendimize ve Türkiye’ye zarar vermekten başka bir şey yapmayız. Yine geri bir noktadan başlamak zorunda kalabiliriz.
Yeniden, ama geriden başlamak
Paylaş
Turkish power 4 Yıl Önce
Eskiden ilerdemiydiniz