Uygar ile geri kalmış insanlar arasında dikkati çeken önemli özelliklerden biri de, günlük yaşamlarında teşekkür etme, özür dileme ve lütfen sözcüklerini çok kullanma alışkanlığıdır.
Teşekkür etmek, yapılan iyiliğe yardıma ve cömertliğe karşı, şükran duyulduğunu gösterir. Lütfen sözcüğü, başkalarının sahip olduğu şeyleri paylaşıp paylaşmama hakları olduğunu, saygısız bir şekilde istenenlerin elde edilemeyeceğini gösterir.
Herhangi bir kişiden bir şey istediğimiz zaman lütfen sözcüğünü kullanmak, karşı tarafa ve hizmet talep ettiğimiz kişilere, lütfen diyerek istediğimizi bildirmek erdemli bir davranıştır. Karşımızdaki kişilere isteklerimizi nezaketle ifade etmek, daha iyi iletişim kurmaya ve hizmet almaya yardımcı olur.
Özür dilemek, hataların kabul edilmesi demektir. Eylemlerin düzeltilmesi için çaba gösterileceğini ortaya koyar.
Hatalarından ders alma ve bir daha tekrarlamama niyeti doğar. Kişi ve halklar hata yaptıklarını kabul ettikleri takdirde, çatışma biter, yaşadıkları ortama huzur ve barış gelir.
Örneğin Kıbrıs sorununun çözümünde Rum tarafının hatalarını kabul etmemesi, bize çektirdiği acılar nedeniyle pişman olmadığı ve özür dilemediği için müzakerelerde olumlu sonuç alınamamaktadır.
Oysa Rum tarafı geçmişteki hataları için pişmanlık duyduğunu, üzüldüğünü bildirerek özür dileseydi, iyi niyetini göstermiş olacaktı. Böylece halkımızın güvenini kazanmasına ve barışa hizmet etmiş olacaktı.
Öte yandan, kültürümüzde teşekkür etme alışkanlığı da yoktur. Teşekkür sözcüğü, birinden iyilik görüldüğü zaman kullanılır. Teşekkür etmek, yapılan iyiliğe yardıma ve cömertliğe karşı şükran duyulduğunu gösterir.
Çağdaş ülkelerde restoranlarda müşteri servis eden garsona, vatandaşlar devlet kuruluşlarında hizmet veren görevlilere, satıcılar müşterilerine mutlaka teşekkür eder.
Bizde ise, halk ve birey olarak, bize yapılan iyilikler ve sağlanan yardımlar için genellikle teşekkür etmiyoruz. Karşı tarafın mecbur olduğu ve/veya yükümlülüğü olduğu için bize yardım ve hizmet ettiğini düşünürüz.
Hatta bazı çok bilmiş ve ilerici(!) kişiler, bize hiçbir karşılık beklemeden fedakârca her konuda yardım eden ve Kıbrıs’ta yaşamamızı sürdürmemizi sağlayan anavatana teşekkür edenlerle ‘Şükrancılar’ diyerek alay etmektedir.
Aslında yakınlarımızın, ailemizin, dostlarımızın anavatanımızın bize yardım etmesi, bir bakıma yakın bağ gereğidir. Ancak bizim için fedakârlık yapan yakınlarımıza da teşekkürü esirgememeliyiz. Çünkü buna herkesten çok onlar layıktır.
Teşekkür etmek, özür dilemek, lütfen demek, bizi iyi ve uygar bir insan yapması yanında, dinimiz bakımından da iyi bir kul olmamızın yolunu açar.
‘Allah kıyamet gününde iyilik gören kuluna ‘Sana iyilik eden kuluma teşekkür ettin mi’ buyurur. Ey rabbim! Bana dokunan iyiliğin senden geldiğini bildiğim için sadece sana şükrettim, der. Allah Teala (cc) ise bu iyiliklerin sana ulaşmasında vasıta kıldığım kuluma teşekkür etmedikçe bana şükretmiş olmazsın buyurur ‘(Ali el Muttaki,111 741-742)
Bazı kişiler özür dilemeyi küçük düşürülmek ve yenilgiye uğramak şeklinde algılar. Bu psikoloji ile de hatalı olduğunu bildiği halde üste çıkmaya çalışır.
Fakat huzurlu ve uygarca bir yaşam ve iyi bir kul olmak için, lütfen demeyi, özür dilemeyi ve teşekkür etmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz.
Uygar insanların başlıca özelliği
Paylaş