Bir çeşit federasyon olan Kıbrıs Cumhuriyeti Rum’ların tek yanlı el koyması sonucu, 3 yıl yaşatılabildi. Her iki taraf da mal ve can kayıplarına uğratıldı ve acılar çekti.
Rum yönetimi eski başkanının, anılarım isimli kitabında, Rum’ların müzakerelere zaman kazanmak amacı ile katıldıkları itiraf edilmektedir.
Rum yönetimi dışişleri eski bakanı Rolandis, geçmişten günümüze hazırlanan tüm çözüm modellerini, bizim kabul etmemize karşın Rum tarafının ret ettiğini açıkladı.
Kıbrıs’taki varlığımızı risk altına sokacağı aşikar olan Annan planını, referandumda bizim kabul etmemize karşın, Rumlar çoğunlukla ret etti.
İdeolojik bakımdan yakınlıkları olduğu ileri sürülen CTP ile AKEL’ in iktidarda olduğu dönemde, varlığımızı tehlikeye sokacak ödünlerin Türk tarafınca kabul edilmesine rağmen, Rum tarafı anlaşmaya yanaşmadı.
Crans Montana’da Rum’un dayattığı tüm ödünlerin kabul edilmesine, KKTC meclisinin haberi olmadan verilen taviz haritasına, ordumuzun ayrılmasının, garanti anlaşmasının kaldırılmasının bile kabul edilmesine rağmen, Rum tarafı anlaşmaya razı olmadı.
Rum tarafı Cenevre görüşmelerde, yarım asırdan beri yapılan müzakerelerde gerçekleştirilemeyeceği kanıtlanan federasyon safsatası ile bizi masada oyalamak niyetinden vazgeçmediğini ortaya koydu ve yeni seçeneklere karşı çıkarak çözüm istemediğini gösterdi.
Rum’ların müzakerelerde dayattığı ödünler sonucu, BM parametresi olarak açıklanan İki kesimli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federasyon amaçlı çözümden uzaklaşıldı.
Halen iktidarda olan Rum başkan, çoğunlukla azınlığın eşit olamayacağını alenen ve pervasızca sık sık açıklamaktadır;
Yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen müzakerelerde, Rum’ların bizimle eşit şartlarla birleşmek, yönetimde ortak olmak, sahip oldukları yönetim yetki ve olanaklarını paylaşmak niyetinde olmadığı açıkça anlaşılmıştır.
Rum-Yunanistan ikilisinin, kabul ettikleri anlaşmalara sadık olmadığı, anlaşmalardaki koşullara uymadığı, Ege adalarında, Batı Trakya ve Kıbrıs’ta kanıtlanmıştır.
Gerçekleri bilmelerine rağmen, emperyalist devletler ile onların güdümünde olduğu bilenen Birleşmiş Milletler ile Avrupa Birliğinin Kıbrıs davasında tarafsız davranmamakta aksine haksızca ve her koşulda Rum-Yunanistan tez ve davasını desteklemektedir.
Uluslararası toplum, siyasi nedenlerle Rumları, yasal Kıbrıs cumhuriyeti kabul ederek ödüllendirmekte, öte yandan ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden atılmamıza ve mağdur edilmemize rağmen, bizi de ambargolarla cezalandırmaktadır.
Annan planı referandumundan sonra zamanın genel sekreterinin hazırladığı raporda Türk tarafına uygulanan ambargoların dayanağı kalmadığını belirtmesine karşın, izolasyonlara son verilmedi ve cezalandırılmamıza devam edilmektedir.
Rum tarafı tüm adanın yasal yönetimi olarak tanınması, emperyalist ülkeler ile onların güdümünde olan BM ve AB tarafından desteklenmesi, uluslararası adaletsiz hukukun adil davranarak mağdur ile saldırganı ayırt etmemesi, geçmişten günümüze hazırlanan tüm anlaşma modellerini ret etmesine karşın cezalandırılmaması nedeniyle, bizimle eşit koşullarda federasyon çatısı altında birlemeye razı olmamaktadır.
Halen, Rum’ların niyetinin bizi ambargo ve içimizdeki işbirlikçilerin 5. kol faaliyetleri ile çökertene ve teslim koşullarını kabul eden kadar, federasyon aldatmacası altında müzakerelerde oyalamak olduğu anlaşılmıştır.
Sade vatandaşların gördüğü gerçeklere rağmen, KKTC’deki bazı siyasilerin hala daha çözümsüzlükten Türk tarafını sorumlu göstermesi, anlaşılması zor ve iyi niyetli olmayan bir tutumdur.
Rusya federasyonunda Çeçenistan’ın başına gelenler, Batı Trakya’daki soydaşlarımızın durumu, Girit felaketi, halen Filistin ve Uygur Türk’lerinin vahşice soykırımına dünyanın seyirci kalması, Rum-Yunan ikilisinin Megalo ideadan sapmaması, Akdeniz’in göçmen mezarlığı olması gibi örneklere rağmen, hala daha ideolojik saplantılarla Rum’un dayattığı şekildeki birleşik federal çözümü savunmak, bizi düşman kabul edenlerin ekmeğine bal sürmektir.
Oysa, mevcut koşullar ve gerçekler nedeniyle, ideolojik saplantılar, dayanaksız fobiler bir yana bırakılmalı ve Türk tarafına yapılan haksızlıklara, dayanaksız izolasyonlara, uluslararası hukuksuzluklara karşı, tek vücut olarak hareket etmemiz gerekir.
Ayrıca dünyaya yarım asırdan beri sürdürülen müzakerelerde Rum’un ortaklıktan ve federasyondan yana olmadığının kanıtlandığı, mevcut barış ortamının bozulmaması bakımından en güvenli ve kalıcı anlaşma modelinin iki devletli seçenek olduğunu anlatmalıyız.
Türk tarafını suçlamak iyi niyetle bağdaştırılamaz
Paylaş