Rumların kabul etmemesine rağmen, Kıbrıs bizim de vatanımızdır. Bu nedenle, Rum komşularımız artık yana yana barış içinde yaşayabileceğimiz bir anlaşmayı kabul etmeli.
Fonksiyonel federasyon olan iki toplumlu birleşik yönetim olan 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin başarılı olmadığı, üstelik her iki halkın da büyük acılar çekmesine ve zarar görmesine sebep olduğu inkâr edilemeyen bir gerçektir.
Bu acı deneyime ve verdiğimiz korkunç ödünlere rağmen, yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen birleşme ve federal çözüm üzerinde anlaşma yapılması mümkün olmamıştır.
Yaşanan acı ve başarısız deneyime rağmen hala daha birleşmekte ısrar edilmesi, mantıklı olmaması bir yana, iyi niyetli bir tutum da olamaz.
1960 birleşik yönetimin kurulmasından önce yaşanan toplumlar arasındaki kayıplar ve çekilen acılar, 1963-74 dönemine göre pek fazla değildi. Buna rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde iki halkın samimi ve yapıcı işbirliği içinde hareket etmesi sağlanamamıştı.
Buna karşılık 1963-74 döneminde ise, her iki halk da çok büyük mal ve can kayıplarına uğratılmıştır. Acı çekenler ve kayba uğrayanların da büyük bir kısmı hayattadır.
Türk halkının geçmişte yaşananlar nedeniyle, Rumlara karşı düşmanca duygular içinde olmadığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü zararımıza olmasına rağmen, çeşitli nedenlerle Annan planına bile çoğunluk evet dedi. Ayrıca sınır kapılarının açılmasından sonra KKTC’ye gelen hiçbir Rum’a zarar verilmedi.
Öte yandan güneye giden Türklere saldırılması, araçlarına zarar yapılması, Rumların büyük bir kısmının KKTC’ye hiç gelmemesi, adada henüz dostluk ve barış atmosferi tesis edilmediğini gösterir.
Güneydeki okullarda hala daha Türk düşmanlığını körükleyen ve tarihi gerçekleri saptıran ders okutulmasından vazgeçilmemesi, birleşmenin riskli olacağının kanıtıdır.
Ayrıca, Rum gençlerinin sık sık Yunan bayrakları ile sınırlarımıza yürüyüş yaparak düşmanca sloganlar atmaları da normalleşmenin henüz tesis edilmediğini gösterir.
Hele güneyde yabancılarla oynanan futbol maçlarında bile bizimle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, bayrağımızı yakarak aleyhimizde slogan atılması da düşmanca düşüncelerin hala daha terk edilmediğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmasına rağmen güneyde tüm resmi kuruluşlara, hatta iş yerlerine bile Yunanistan bayrakları çekilmesi, ENOSİS idealinden vazgeçilmediğinin kanıtıdır.
Güneydeki Rum yetkililerinin açıklamaları da bizimle eşit ortaklığa dayalı bir çözümü benimsemedikleri anlaşılmaktadır.
Mevcut gerçekler nedeniyle, iki halkın yeniden iç içe yaşamasını sağlayacak birleşik çözümün, yine toplumlararası sürtüşmelere sebep olacağı ve bozulacağı aşikardır.
Zorla, gerçekleri gizlemekle, halkı yanıltıcı bilgilerle yönlendirerek ve baskı ile yapılacak birleşik bir çözümün kalıcı olması mümkün değildir. Bu nedenle, her iki halk için de en güvenli, barışçı, tehlikesiz, huzurlu, risksiz ve kalıcı çözüm seçeneği yan yana iki devlettir.
Bu nedenle, iki devletli çözümün mümkün olmadığını ileri sürerek engellemek yerine, ilgili taraflara en ideal ve kalıcı seçenek olduğunu belgelerle, kanıtlarla anlatmamız ve kabul ettirmek için çaba harcamamız gerekir.
İki devletli çözüm sayesinde, artık Türk ve Rum halkı arasında bir biri üzerinde üstünlük kurmak ve adanın tümüne egemen olmak isteği ortadan kalkacağı için, samimi ve yapıcı işbirliği içinde yaşamak mümkün kılınacaktır.
İstenmesi durumunda zamanla iki devlet Avrupa Birliği çatısı altında birleşebilecektir.
Tek yol iki devletli çözüm
Paylaş