Halkımızın ezici çoğunluğu iyi eğitim görmüştür. Ayrıca çok iyi donanımlı beyin gücüne de sahibiz. Buna rağmen hala daha siyasi arenada; popülist, güzel laf söyleyen, duyguları okşayan slogan atan siyasilerin tutunabildiği görülmektedir.
Kişisel görüşüme göre ülkemizde benimsenen popülist yönetim anlayışı nedeniyle siyasiler, ülkeyi kısa günün ticareti yöntemi ile idare etmektedir; yaşamsal, geleceğimizin belirlenmesinde önemli olan konularda bile, uzun vadeli geleceğe dönük planlar programlar hazırlayarak hareket edilmemektedir.
Sonuçta 1974’ten sonra kuzeyde elde ettiğimiz paha biçilmez olanaklara, anavatanın her türlü yardım ve desteğine rağmen, halkımız sorunların sarmalından kurtulamamaktadır.
Kuşkusuz bugün sorunların sarmalında perişan olmamızdan siyasiler kadar, kişisel hesaplarla oy kullanarak onları makamlara getiren vatandaşlar da sorumludur.
Yaşanan acı deneyimlere rağmen, maalesef hala daha ne siyasilerin, ne de vatandaşların, mevcut düzeni değiştirmek arzu ve niyetinde olduğunu gösteren herhangi bir umut ve olumlu hareket de görülmüyor.
Kuşkusuz siyasilerin ülke ve halk için gerçekten başarılı olabilmesi için: ülkeye kalıcı eserler kazandırması, her konuda halkının çıkarını her şeyin üzerinde tutması, sorunları çözmesi, ülkeyi kalkındırmak için, kafa yorması, emek harcaması ve yorulması gerekir.
Öte yandan, sadece lafla ve slogan atarak, güzel söylemlerle vatandaşların gönlünü kazanarak makam sahibi olmak, oldukça kolaydır.
Ülkeye ve halka yararlı hizmet etmek yerine işin kolay tarafından laf ve sloganlarla makam sahibi olmak, belki kısa vadede siyasiler bakımından hedefe ulaşmakta en kolay ve cazip bir yöntemdir.
Ancak, erken bir zamanda olmasa bile gelecekte tarih herkesi yargılayacak ve hak ettikleri hanesine kaydedecektir.
Ayrıca daima her şey, siyasilerin beklentileri doğrultusunda olmamakta ve lafla sloganla bozuk düzeni sürdürenler bazen altından kalkamayacakları ağır bedel ödemek zorunda da kalabilmektedir.
Maalesef laf ve sloganlarla ülkeyi yönetme alışkanlığının bedelini, sade vatandaşlar ödemektedir. Örneğin anavatanın Kıbrıs Türk halkından hiçbir maddi manevi kazanç beklentisi olmadığı ve bize her bakımdan olağanüstü fedakârlıklarla yardım ettiği inkar edilemeyecek bir gerçektir.
Ancak anavatanın mali yardımlarının belirlenecek amaç, plan ve programlara göre yararlı olabilecek şekilde kullanılmasını talep etmesi, halkımızın daha iyi yaşam koşullarına kavuşturulması için teknik ve idari destek sağlaması, halkımızın şikâyetçi olduğu sorunların halledilmesine katkıda bulunmak istemesi, kendi kendimize yeterli olmamız için gereken önlemleri almamızı tavsiye etmesi ülkenin başarılı yönetilmesi için gereken düzenlemelerin yapılmasını önermesi, slogancıları, popülist yönetimden yana olanları rahatsız ediyor.
‘ Dik duruş, kimliğimize sahip çıkmak, halkımız iradesine karışılmasını kabul etmez, bize dışardan dayatma yapılamaz, bu memleket bizim biz yöneteceğiz’ ve benzeri sloganlarla da halkımızın kışkırtılmasının TEK nedeni, hizmet etmek yerine halkı laf ve sloganla uyutmayı sürdürmektir.
Çünkü tek sermayesi laf ve sloganla makam elde etmek olanlar, ellerindeki bu kozun da etkisiz duruma gelmesi durumunda sıfırla çarpılacaklarının bilincindedir.
Maalesef bazı vatandaşların, kulağa hoş gelen sloganlarına aldanıp, bozuk düzenden sorumlu olan siyasilere arka çıkması düşündürücüdür.
Ülkemizin genel çıkarı bakımından, önümüzdeki seçimlerde halkımız, adayların sloganlarına, söylemlerine bakarak değil, bilinen niyetlerine, misyonlarına göre oy kullanmalıdır.
Statükocuların tek sermayesi laf ve slogandır
Paylaş