Şimdi İHA ve SİHA gerilimi oluştu. Adım adım cehenneme doğru bir yola mı giriyoruz? Buna hemen evet demek kolay değildir. Bu nedenle bıksanız, yorulsanız, hatta kendinizi kaybetmiş saysanız dahi, bu cehennem yolculuğuna karşı direngen olmanız gerekir.
Evet, biz kırk yıldır ateşkes anlaşması dahi olmayan bir çatışmasızlık hali içinde yaşıyoruz. Bu hal bile bize sorun oldu. Bu yüzden karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşma için enerji harcamaya devam ediyoruz. Kimi zaman umutlandık, kimi zaman yıkıldık. Ancak bitmeyen tek bir şey olduğunu öğrendik.
Tekrar olacak ama yazalım; karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşma olmadan bu belirsizlik bitmez.
İşte bu gerçek, bu toprakları ve insanlarını etkiliyor. Çünkü hiçbir halk, çok uzun süre belirsizlik, bilinmezlik içinde sürüncemede yaşayamaz. Bu belirsizliği, karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşmaya döndürmek bu nedenle bitmeyen bir ülkü olur.
Fakat, pek çok saik nedeni ile bu sonuçlanmazsa; o zaman, iki tarafın insanları arasında bıkkınlık hakim olur. Bu bıkkınlık hali bu kez, belirsizlik içinde var olmayı kabullenemeyecek insanlar indinde, ne isterse olsun düşüncesinin gelişmesine yol açar. Bu kez de karşı tarafı alt ederek sonuca kendisi açısından ulaşmak arzusu oluşmaya başlar. Bu hali, kimi siyasi güç odakları popülizmle ve dar milliyetçi söylemlerle besler. İşte o zaman cehenneme doğru giden yola taş döşenmeye başlanır.
Ne isterse olsun duygusunun öne çıkmaya başladığı zaman da, kimisi askeri gücüne, kimisi siyasi, ekonomik gücüne dayanarak tek yanlı adımlar atmaya başlar. Bu işte, cehenneme doğru giden yola iki tarafın da taş döşemesine yol açar.
Bu, bugün adamızı ve insanlarımızı bekleyen en büyük tehdidi oluşturmaktadır. Bir doğal zenginlik gaz; iki tarafı zenginleştireceğine, aksine duyguda, akılda fukaralaştırmaya başladı. Güney ve Yunanistan bu doğal zenginlikten Türkiye ile Kıbrıs Türk Toplumunu nasıl uzak tutabilirim? Onlara ancak benim verebileceğim kadar bir şeyi veririm bencilliğine girdi. Türkiye ve Kıbrıs Türk Tarafı da haklı tepki içinde. Ama tepkide, bende daha fazla isterime kadar ulaşan bir savrulmaya girdi. Bu yüzden bu doğal zenginlik giderek, bir belanın, yani çatışma ve savaşın besleyeni haline giriyor.
Bunun için askeri güçle kendine yer açmak ile askeri güçle ve ittifaklarla kendi bencilliğini koruma amaçlarının makası arasına girdik. Makasın baskısı altında, çatışma haline doğru sürükleniyoruz. İşte son gelişme bunun ürünüdür. Güney, İsrail’den SİHA ve İHA alacağını açıkladı. Haftasına Geçitkale Havaalanı’na SİHA ve İHA konuşlanacağı açıklandı. Libya anlaşmasının gerisinde yatan da budur. Güney, ABD silah ambargosunu aşma sevinci yaşıyor. Patriot mu alacaksın? Yoksa S-400’e adada yer mi sağlayacaksın?
Bu yüzden artık ne kadar bıksak, usansak ve hatta yorulsak dahi; o esas arayıştan asla vazgeçmemeliyiz. Karşılıklı kabul edilebilir bir anlaşma ile çözüme ve bu bela üreten belirsizliğe son vermek. Aksi, kendi ekonomik geleceğinin; turizminden, üniversitelerden, ticaretten ve üretmekten geçtiğini bilen Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan halkları, kendi bindikleri dalı keserler. Kim, denizlerinde savaş gemilerinin, gökyüzünde de savaş uçakları ile SİHA ve İHA’ların uçtuğu adaya veya Akdeniz ile Ege denizinin güzelliklerine tatil yapmak için gelir ki?
Bu coğrafyanın asli sahipleri, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar ile Türkiye ve Yunanistan halklarıdır. Kendileri bile bir birlerini silemez. Bu yüzden barış içinde ortak değerlerle yaşamayı öğrenmek zorundayız.
SİHA ve İHA gerilimi
Paylaş