ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye’ye dönük yaptırım kararını, 403’e karşı 16 oyla kabul etti. Bu sonuç, Demokrat ve Cumhuriyetçi Partilerin ortak tutumunu yansıtır. Şimdi karar, Senatonun önüne gidecek.
Orada ne olur? Temsilciler Meclisinde, DP ve ÇP Senatörlerinin sergilediği gibi bir birliktelik sonucu mu olur? Yoksa, daha evvel Ermeni Soykırım tasarılarında veya Kıbrıs sorunu konusunda olduğu gibi konu ipe asılarak; Türkiye’ye ikide bir, “Bak ipi keserim ha" umacası için askıda mı tutulur? Bunları bilemem.
Ama bildiğim bu kararın; 13 Kasım’da ABD'yi ziyaret edeceği bilinen Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğdan'ın ziyareti öncesi alınmasının bilinçli olduğudur. Yani Sayın Tramp’ın, aşağılayıcı mektup ve twitlerinden sonra, bu iyi niyetli olmayan hoyrat bir tavırdır.
Temsilciler Meclisindeki bu oylama, Amerikan kamuoyunda ciddi sıkıntı olduğunu göstermektedir. Burada açıkça önce şunu ifade etmek isterim. ABD'nin Türkiye’ye karşı bu tavrını onaylamak mümkün değildir. Bu günkü iktidara, ne kadar muhalif olursanız olun bu kimsenin hoşuna gitmemesi gerekir.
Ancak bunu da basit bir Batı karşıtlığı ile değerlendiremezsiniz. Çünkü, ekonomik yapıyı ve tüm ilişkileri ABD merkezli Neo Liberal politikalara indeksleyenlerin, kültürel ve duygusal zeminde yaptıkları, anti- emperyalist sözde söylemin, hiç ama hiç bir tutarlı yanı yoktur. .
Ayrıca AB ile ilişkileri bozarak, Türkiye’yi AB değerlerinden uzaklaştırıp, iktidarı sağlamlaştırmak adımı da Türkiye’yi ABD karşısında yalnız bıraktı. Bunu da görmek gerekir. Avrupa’dan uzaklaşmak, ABD gibi güçlerin önünde yalnızlaşmayı getirir.
Bu karar nedeni ile Kıbrıs’ın Kuzeyinde, günde beş vakit, Türkiye sevgisini istismar ederek demeç üstüne demeç veren, Kıbrıs’ın Kuzeyindeki Hükümet mensuplarından ve siyasi güçlerden tek kelam söz çıkmadı. Güney Kıbrıs’taki tüm siyasi güçlere ve Yunanistan'a karşı kür kür kükreyen Başbakan ve UBP Bakanı ve milletvekillerinden de Sayın Tramp’ın Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanına hakaret eden ilkel ifadelerine yönelik olarak da, tek karşı kelam çıkmamıştı.
Şimdi onu bunu bir yere bırakalım. Şu anda açık bir gerçek var. Türkiye aynı zamanda, Suriye Politikası nedeniyle de ABD’nin etkili siyaset yapımcılarının tepki odağındadır.
Buna, birde Kıbrıs sorunu nedeni ile BMGK ve onun tüm üyeleri ile de çatışmayı eklememek gerekir. Bu yüzden BMGS girişimi ile gündeme gelen 25 Kasım’daki üçlü zirveyi, etkili olarak değerlendirmek çok daha büyük önem kazanmıştır. Eğer bu, etkili ve yapıcı olarak ele alınmaz ve UBP- HP Hükümetinin o dar milliyetçi argümanları ile bu yok edilme yoluna girilirse, Türkiye’ye karşı bu zor zamanda bir başka olumsuzluk cephesi daha açılır. Bu yüzden bu üçlü zirveyi etkili olarak değerlendirmek, Kıbrıs Türk Toplumunun ve Türkiye’nin çıkarınadır. Bunun için Cumhurbaşkanı, Hükümet, Meclis ve tüm siyasi partilerle, Türkiye Dışişleri Bakanlığı arasında yaşanan gerilimin dışında yapıcı bir diyaloğa acil ihtiyaç var. Egolar aşağıya, ortak noktalar BM Parametreleri temelinde öne çıkmalıdır.
Seviyor musunuz Türkiye’yi? O zaman sevginizi bu sorunu karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm sürecini besleyerek gösterin. Hamasetle gidebileceğiniz tek yer, Kıbrıs Türk Toplumu ile Türkiye’yi; ABD ve Avrupa’nın aşırı sağcılarının domine ettiği çatışmacı bir siyasal etkiye, bu bölgede itmektir. Eğer, halklar arası barış ilişkileri ilerlerse kendinize ve Türkiye’ye en büyük desteği sağlamış olursunuz.
ABD Temsilciler Meclisinin bu kararına dönük yapılacak en iyi tepki, BMGS üçlü zirve önerisine yapıcı olarak yaklaşmak ve Avrupa, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ile Suriye ve Irak’la karşılıklı dostluk ilişkilerini geliştirmektir. Bölgesinde, tüm halklar ile karşılıklı saygı ve dostluğu geliştiren, gücü ne kadar büyük olursa olsun emperyal odağın oyununu bozar.
Seviyor musunuz Türkiye’yi? Hadi
Paylaş