Bu topraklarda yaşama tutunmaya çalışan her insana yaşadığımız ortam ciddi bir ürküntü veriyor.
Bir yanda ciddi bir ekonomik kriz. Öte taraftan sağlık endişesi. Borçlu, kiracı, esnaf, iş insanı ve emekçiler, ne olacak halim derdinde. Üstelik bir de Kıbrıs sorunun çözüm devinimi için gündemde olan Cenevre Zirvesi var. Üstelik bu hal içinde, Karadeniz’den Doğu Akdeniz’e ve Ege Denizi’ne kadar olan coğrafyada; ABD, Rusya, AB, İngiltere, Fransa, Almanya gibi büyük güçlerle; Türkiye, Yunanistan, İran, İsrail, Mısır, Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin güç savaşının tam ortasındayız.
Böyle bir ortamda Anayasa Mahkememizin aldığı bir kararı, anlamından kopartarak, olmayanı olmuş gibi ifade ederek Türkiye yetkili makamlarının peş peşe yaptıkları ve bu toplumun kurumsal varlığını hiçleştiren açıklamalarını işittik.
Bu açıklamaları gördüğüm, işittiğim zaman aklıma Ömer Seyfettin’in, Diyet Hikâyesi geldi. Küçük yaşta okuduğum o hikâye; iyilik yapanın, yaptığı o iyiliği sürekli olarak o insanın yüzüne vurarak, onu istismar etmesi ile en nihayetinde, onun canına tak deyip, beklenmeyeni yapmasını anlatırdı… Hikâyenin kahramanı, Koca Ali iftiraya uğraması nedeni ile mahkemece sol kolunun kesilmesi kararı ile karşı karşıya kaldı. Usta bir demirci olan Koca Ali bu kararla çok sevdiği işinden de olacak. Onu sevenlerin girişimi ile Hacı Kasap isimli bir pinti, o kolun diyetini ödeyerek kolun kesilmesini engelledi. Ama bu kez, Koca Ali’yi yanına bir nevi yanaşma olarak aldı. Bu adam, ona sürekli olarak bunu hatırlatıp, aşağılamaya başladı. Devamlı bu aşağılamaların hedefi olan Koca Ali, artık çekilmez olan bu tavırlar üzerine, bir gün palayı kaptığı gibi, diyeti ödenmiş sol kolunu bileğinden kesip, kolunun diyetini ödeyen o haris insanın önüne, “al diyetini” deyip attı. Arkasından ise kesik kolu, ama onurunu dimdik ayakta tutarak aldı başını gitti.
Aylardır, yıllardır kendileri için çok az, ama bu topraklarda yaşayan insanlar için bu zor zamanda önemli olan mali desteği, doğru dürüst Kuzey Kıbrıs’a aktarmayıp, bizi emeğimiz ve alın terimiz, yokmuş gibi, kendi irademiz ve onurumuzla imtihana çekmenin dayanılmaz eziyeti ile sınamanın eziyeti altında iken. Şimdi de Anayasa Mahkememizin aldığı kararı okumadan, olmamış olanı olmuş gibi takdim edip, tüm dünyanın gözleri önünde kendi özgür ve demokratik irademizi ve kurumsal varlığımızı hiçleştirerek yapılan açıklamalar arka arkaya geldi.
Ne isteniyor? Kuzeyimizdekiler, Diyet Hikayesindeki Koca Ali gibi, bir tarafımızı kesip atarak, alıp başımızı gitmemizi mi? Güneyden ise; 2004 Referandumunda Hayır diyerek ve Crans Montana’da çıkmaz yaratıp, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik içeren Federal Kıbrıs’ı direkten döndürenler de “vah zavallı Kıbrıslı Türk Yurttaşlarımız” diye acıyarak bize bakıyor. Onlar ne istiyor? Boynumuzu eğerek gelmemizi mi bekliyorlar?
Gerçekten zor bir dönemdeyiz. Bu zorluğun altında ezilmek değil, bunu aşmak gerekir. Bunun için hangi görüşte olursak olalım önce, yargı organımızın bağımsızlığına sahip çıkmamız. Anayasa Mahkemesinin özgünlüğünü ve bağımsızlığını göz bebeğimiz gibi gözetmemiz gerekir.
Var olmak içinde, kendi emeğimiz, yeteneğimiz ve bilgimize önem vermemiz gerekiyor. Ayrıca, ne isterse olsun, Kuzeyimizde ve Güneyimizde yaşayanlara öfke ile bakmayıp; onlarla, siyasi eşitlik içinde saygı ve sevgi ile barış içinde var olma koşullarını, onurumuzu yere koymadan, dokumaya devam etmeliyiz. Barış, demokrasi, demokratik hukuk devleti ilkeleri bunun temelidir. Bunu dokuduğumuz sürece, bu topraklarda yaşayanlar olarak, Kuzeyimiz ve Güneyimizle onur ile yaşamı paylaşma köprüleri kurarız.
Ömer Seyfettin, Diyet
Paylaş
Turkish power 4 Yıl Önce
Bu işin tek çözümü vardır TC ile birleşik kibrisin ab ye tam üye yapılması bu gerçekleştiği zaman ne kıbrıs ne ege ne batı trakya sorunu kalır ama ab nin egemen güçleri bundan imtina ettiği sürece zorla TC ye bir şey kabul ettiremezler
Turkish power 4 Yıl Önce
Önce bir ab abd rusya ve cin ile kozlarını paylaşsın fransa burayı sahra altı afrika zannetmesin merak etme israil kimseyle savaşmaz gariban araplardan başka yani bae gelse ne olur israil ne olur 8 milyonluk israil orayı burayı mi işgal edecek