Gençliğimizde Kıbrıslı Türklerin ayrı bir halk olup olmadığı tartışmaları vardı. Kıbrıs’ı tek bir devlet altında birleştirmek kaygısı, Kıbrıs’ta tek bir halk, “Kıbrıs halkı” olduğu teorisini yaratmıştı. Rauf Denktaş buna, “Kıbrıslı olan sadece eşeklerdir” diye yanıt verdi. Yıllarca dilimize pelesenk oldu!
Milliyetçi cephede yer alanlar, “halk” kavramından uzakta, işlerini “millet” kavramı ile döndürmeye bakıyorlardı. Zaman içinde “Kıbrıslı Türkler” yerine “Kıbrıs Türkü” kavramını kullanmayı tercih eder hale geldiler.
“Halk” kavramı oldukça belirsiz sınırlara sahiptir. Halk denildiği zaman ortak bir dile, dine ve tarihi geçmişe sahip olan insan topluluğunu anlarız. Buna ortak “gelecek vizyonuna sahip olmak” da eklenir ki bence en önemlisi budur. Ortak bir gelecek hayaline sahip olmadan halk olunmaz… “Halk” diye tanımlanan bir topluluk olsanız bile gelecekte böyle bir ortaklığınız ve dolayısı ile “halk” niteliğinizin olmayacağı rahatlıkla söylenebilir.
İnsan toplulukları oldukça dinamiktir. Dilleri değişir; dinleri değişir, kaygıları değişir; umutları yeniden şekillenir. Yok olanlar vardır; yeniden şekillenenler ve hatta yeni isimlerle ve yeni özelliklerle tanımlananlar ortaya çıkar. Tarihe çok aldırmayın… Her halk kendine göre bir tarih yazar ve geleceğini bundan aldığı güçle şekillendirmeye çalışır.
Son günlerdeki “başörtüsü tartışmaları” ve bununla ilgili yaşananlar, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayanların “yeni bir halk” olma yolunda ilerlediğini kanıtlıyor. Rum tarafının uzlaşmazlığı ve Kıbrıs'a tek başlarına sahip olma çabaları da bu gelişmeyi destekliyor. Böylece Kıbrıslı Türkler, eskiden halk olup olmadıkları bir yana yeniden “bir halk” olarak şekillenmiş olacaklar.
Bir sorunları var ama… Yıllardan beri Kıbrıs’a akan Türkiye kökenli KKTC yurttaşları kendilerini bu çerçeve içinde görebilecekler mi?
Olumlu işaretler var; yığınla… Sosyal medyada şöyle bir gezinmek bu işaretlere rastlamak için yeterlidir. Yakın çevremizde yaptığımız yoklamalar da yanı şeyi gösteriyor. Nereden gelmiş olursa olsun bu toprakları vatan bellemiş insanlar, “yeni bir halk” olarak tarih sahnesine çıkmak istiyorlar. Ana dili Türkçe olmayan çok sayıda insan da bu çerçevede olmak istiyor; can atıyorlar! Kendi demokrasilerine sahip olarak kendi kararlarını vermek istiyorlar. Kendi kaynakları ile yetinmek, kendi işlerini kendileri görmek çabasındadırlar.
Ünlü psikanalistimiz Vamık Volkan, insanların ve toplumların hayatında rol oynayan başlıca şeylerin “seçilmiş travmalar ve seçilmiş zaferler” olduğunu yazmış; bunu örneklerle anlamıştır. Bizim de seçilmiş travmalarımız ve zaferlerimiz vardır. Geçmişteki direnişimiz, bugün halk olma arayışındaki insanlarımız için büyük anlamlar taşımasa bile bugün karşı karşıya bulunduğumuz tehditler bir “travma” işlevi görüyor. Bu tehditleri aşmak için ortaya konan direniş ise “yeni zaferimiz” olabilir.
KKTC yurttaşları yeni bir halk olma yolunda ilerliyor sanırım. Yeni tehditler ve muhtemel yeni zaferler, bu sürecin belirleyicisi olacak!