Bir devletin, mülkiyet hakkı tanıyan koçanları iptal edip yok sayması ve kullanım hakkı tanıyan belge olduğunu bildirmesi, kendi iradesi ile egemenliğinden vazgeçmesi demektir.
Ayrıca, sorunun eski ve yeni mal sahiplerinin komisyon ve mahkemelerde çözümü imkansız denecek kadar zor olup, uzun yıllar alacak. Bu süre içinde de tüm ekonomik faaliyetler donacak ve halkımızın büyük bir kısmı huzursuzluk ve belirsizlikten perişan olacak. Üstelik Rumlar sırf kuzeydeki toprakları bize bırakmamak için, kısıtlamalar konulsa bile, mallarının iadesini isteyecek.
Gerçek ve yansız hukukçulara göre; KKTC tanınmamış olmasına rağmen, günlük yaşamın devam ettirilebilmesi için verdiği belgeler ve dolayısı ile koçanlar geçerli sayılmaktadır.( 07. 2013 Kararı, Başvuru No’ları: 9130/09 ve 9143/09; Pavlides v. TR; //hudoc.echr.coe.int/sites/eng/Pages/search.aspx…)
Bu nedenle, KKTC’nin verdiği koçanların geçersiz sayılması durumunda, mağdur olacak kişiler, hem devletten hem de koçanların geçersiz olduğunu kabul edecek olan müzakerecilerden, tazminat talep etmek hakkına sahip olacak.
Ayrıca, AİHM’in 2 /7/ 2013 tarihli kararında KKTC yasaları ve mülkiyette 41 yıldan beri mülkü tasarrufunda bulunduranlar hak sahibi kabul edilmektedir. (http//hudoc.echr.coe.int/ sites/ eng/pages/search.)
ABD Federal Mahkemesi de, Rumların KKTC’ye geri dönme ve/veya tazmin isteklerinin tümünü reddetti. (htt//www.courthousews.com/2014/10/13/72392htm). Böylece iki bölgelilik ve Rumların kuzeye yerleşemeyeceği kabul edilmiştir.
KKTC’deki bazı Rum ‘kara sevdalılarının’ yalanlarına rağmen, Rum tarafının Türklere saldırdığı BM belgelerinde sabittir. (Ortega ve BMGS UThant’ın S/5950,10. 9. 1964 raporları) Rumların Akridas, İfestos planları ve benzeri yazılı belgeler gerçekleri ortaya koymaktadır.
1963 olaylarını başlatan, 1974’te Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’ni ilan ederek Türklere saldıran ve savaşı başlatan taraf olarak Rumların, bir de kayıpları için tazminat istemesi, haklı görülemez. Uluslararası hukukta savaşı başlatan ve saldırgan taraf, bir de hak talebinde bulunamaz. Çünkü yaşam hakkı, Mülkiyet hakkından çok daha önemlidir.
Dünya Savaşından sonra Çekoslovakya, Südeten bölgesinde 1000 yıldan beri yaşayan 3 milyon Almanı sınır dışı etti ve taşınmaz mallarını hiç tazminat ödemeden kamulaştırdı. ((.https://en.wikipedia.org/…/Expulsion_of_Germans_from_Czecho)…
Çek Cumhuriyeti 2009 Lizbon Anlaşması’nı imzalarken, 3 milyon Alman’ın arazilerine hiç tazminat ödemeden kamulaştırması yasasını (Benes Yasası), AB’nin Birincil Hukuku yaptı. Mallarına el konan Almanların AİHM’de dava açma hakkı ortadan kalktı. //www.politico.eu/article/klaus-gets-opt-out/
Ayrıca, Dünya Savaşından sonra Polonya, (1); Hollanda, (2) ; Romanya (3), Rusya(4); Almanların taşınmaz mallarını tazminat ödemeden kamulaştırdı.
Şimdiye kadar toplu göç olayı yaşanan yerlerde taşınmaz mal sorunu, Rumların önerdiği ve bizim federasyoncu siyasilerin kabul ettiği gibi, bireysel hukuk kuralı uygulanarak çözümlenmemiştir. Çünkü yeniden göç ve çatışmalara zemin hazırlar.
Savaş sonucu meydana gelen toplu göçlerde, savaşı kimin çıkardığı dikkate alınır, tarafların tüm zararları hesaplanır ve sorun ilgili devletler arasında toptan yani global yöntemle çözülür.
Sırf çözüme yardımı olmak amacı ile bizim, kuzeyde kalan eski Rum mallarına karşılık güneydeki mallarımızdan ve 1963’ten günümüze Rumlardan kaynaklanan mal ve can kayıplarımızdan feragat etmeyi kabul etmemiz bile çok büyük bir fedakarlık olacaktır.
Üstelik Rumların kuzeyde kalan eski arazilerinin, alan olarak daha fazla olmasına karşın, büyük bir kısmı, çöl tanımında olan Mesarya ovasındadır. Tarımsal değeri çok düşüktür. Türklerin güneyde kalan arazileri ise, alan bakımından daha az olmasına karşın, tarım bakımından çok daha değerlidir.
Kıbrıs’taki tüm ekilebilen tarım arazi alanının(3, 435, 000 dön.) % 26’sı Türklere aittir. 1, 095, 000 dönüm çalılık ve tarıma elverişli olmayan hazine arazilerinde, 609,000 dönüm olan hali ve mera alanlarında, 1,296, 000 dönüm orman arazilerinde bizim de hakkımız vardır. (5)
Ayrıca, ada çapındaki tapulu arazilerin %14’ü Vakıflara aittir. Gerçi İngiliz döneminde yasalara aykırı olarak haksız tapu değişiklikleri yapılmıştı. Ancak geçerli kabul edilemez.(6)
KKTC’deki yer altı sularının tümüne yakınının kuruyup tuzlanmasına karşın güneydeki Türklere ait arazilerde çok zengin yeraltı ve yer üstü suları bulunmaktadır.
Kıbrıs Türkleri acil çözümden yanadır. Ancak, görüşmelerin Rum tarafını tatmin edecek formüller bulunması zemininde yürütülmesi yanlıştır.
Zaten Rum tarafı, tanınmışlığın sağladığı olanaklar ve KKTC’nin tanınmamış olması nedeniyle, adanın tümü üzerinde egemen olacağı bir anlaşma peşindedir.
Bu nedenle Rum’u, Aralık 1963’teki Kanlı Noel olayları ile başarılı olmadığı kanıtlanan ortaklığa razı etmek için, yok olmamıza zemin hazırlayacak ödünler vermek ve federasyonu görüşmeyi kabul etmek yerine, iki devletli seçenekte ısrar etmeliyiz.
(1) https://en.wikipedia.org/…/Flight_and_expulsion_of_Germans_…
.(2) https://en.wikipedia.org/wiki/Operation_Black_Tulip
(3)https://en.wikipedia.org/…/Deportation_of_Germans_from_Roma
(4) (ıhttps://en.wikipedia.org/wiki/Wolf_children)
(5) Tarım sektörününün durumu.TTK Üyeliği 1970
(6) Prof.Öztürk,N.1914 Kıbrıs Vakıf mallarını araştırma raporu