Gerçekleri ne kadar gizlemeye çalışsanız veya üzerinde konuşmasanız dahi orada durur. Gerçeğin gizlenmemesi gerekir. Üzerinde rahatlıkla konuşulmayan konulardan biri Türkiye- KKTC ilişkileridir.
Evet, Kıbrıs sorunun çözümsüzlük koşullarında Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin ekonomik desteğine ihtiyaç var. Bu gerçek, ilişkilerdeki sorunları, sıkıntıları konuşmamayı getirmemelidir. Bunları gizlemeye veya sorunları konuşulamaz kılmaya kalkarsanız, bilin ki en büyük zararı verirsiniz.
Şimdi konuya gelelim. 2019 KKTC Bütçesinde TC Yardım ve Kredi Desteği 1.270 milyar TL olarak şekillendi. Ancak 2019’da bu desteğin gerçekleşmesi 578 milyon TL oldu. 2020 KKTC Bütçesinde ise bu destek, 2.243 milyar TL oldu. Gerçekleşme ise şu ana kadar 54 milyon TL! Bu da Savunma için.
Çözümsüzlük şartlarında, Savunma ihtiyacının kaynağının Türkiye tarafından finanse edilmesi; Kıbrıs Türk Toplumunun ekonomisi için önemli bir avantajdır. Ama bu eğer düzenli ve zamanında olursa avantaj olur. Bu aksarsa, Savunmayı da parasız bırakamazsınız. O zaman da ekonomik planlama olmaz.
2019 Bütçesinde Savunmaya öngörülen 450 milyon TL idi. Ancak aynı yıl gerçekleşme 511 milyon TL oldu. Bu ne için oldu? Çünkü 2018’de 4’lü koalisyon işbaşında iken döviz krizinin patladığı koşullarda, Savunma için öngörülen destek gelmedi. 4’lü koalisyon, bu zorunlu gideri, yerel kaynaklardan sağladı.
Sonra UBP-HP koalisyonu kuruldu. Başbakan Sayın Tatar’ın o çok övündüğü 750 milyon TL’lik Ara Protokol imzalandı. İşte bu nedenle 2019’da Savunma için gerçekleşme, öngörülenin üzerine çıktı. Bu kaynak Sayın Tatar ile Sayın Özersay’a bonus gibi oldu. Ama bu kuma dökülmüş bir lenger su idi. Neden? Hamasetle gizlemeye çalıştıkları gerçek, 2020’de bu kez onları, hem de daha zor koşullarda vurdu.
Çünkü, 2020 Bütçesinde Savunma için öngörülen Türkiye desteği 650 milyon TL idi. Ama Haziran 2020’ye kadar bu destek, yalnızca 54 milyon TL olarak gerçekleşti. Eğer yıllık 650 milyon TL’yi 12 aya bölerseniz, bu destek ayda 54 milyon TL eder. Bu ise yedi ayda toplamda, 378 milyon TL demektir. Ama 7 ayda gelen yalnızca 54 milyon TL oldu. Bu süre zarfında 324 milyon TL’lik Savunma gideri, yerel gelirlerden karşılandı. Yani 2018’de döviz krizi gibi 2020’de pandemi koşullarında oluşan ağır ekonomik krize karşın, Savunma gideri; 324 milyon TL olarak iç kaynaklardan karşılandı.
İşte konuşulması gereken nokta burasıdır. Hükümette kim olduğuna bakmaksızın. Ayrıca Protokol imzalandıydı, imzalanmadıydı demeden, bu Savunma kaynağının devamlı ve düzenli gelmesi gerekir. Hükümet Savunmayı parasız bırakamayacağı için, elindeki sınırlı kaynakları bu alana yönlendirir. Eğer bu Savunma desteği Türkiye’den düzenli gelseydi, 2018’de 4’lü koalisyon, bugün pandemi sorunu içinde UBP-HP Hükümeti, iç kaynaklardan sağladığı 324 milyon TL’yi Savunmaya değil, halk, esnaf, çiftçi, sanayi, turizm ve üniversitelere destek için değerlendirirdi.
Böylece bu zor koşullarda kaynak için petrol fiyatlarına yüklenmezdi. UBP- HP Koalisyonu petrol üzerinden alınan FİF dolaylı vergisini, pandemi ve döviz patlamasının yol açtığı ekonomik kriz şartlarında; 58 kuruştan, ortalama olarak 1.82 TL’ye yükseltti. Böylece bütçeye, bu zamla halktan daha fazla kaynak çekerek para sağlamaya çalışıyor. Bu ise halkı ve ekonomiyi daha da eziyor.
Bu yüzden öyle hamasetle bu gerçekleri gizlemek, Türkiye- KKTC ilişkilerini sağlıklı kılmaz. Hükümette kim isterse bulunsun. Türkiye hiç olmazsa Savunmaya dönük desteğini düzenli ve zamanında vermelidir. Hamaset yalakalık düzeyine, eleştiri de tepkiye dönünce yol alınamaz. Savunma desteği zamanında ve düzenli olarak gelmelidir. Burada var olmaya çalışan halk, bunun tersini kaldırmaz.
Milliyetçilik şalı ile örtemezsiniz
Paylaş