Kıbrıs meselesi; en çok haklı olduğumuz ve haklı olduğumuzu belgelerle en kolay kanıtlayabileceğimiz ulusal davamızdır.
1960’ta Birleşik yönetim modeli denendi, sadece 3 yıl yaşatıldı ve kanla acılarla yıkıldı. Yan yana iki yönetim modelinde ise her iki halk da barış ve huzura kavuştu
Yaşanan olaylar ve mevcut koşullarda, adadaki iki halk ve dünya barışı bakımından en güvenli, kalıcı çözümün, iki devletli seçenek olduğunu anlatmalıyız.
Anavatan devlet başkanının Birleşmiş Milletler Genel kurulunda yaptığı konuşmada, KKTC’nin tanınması talebinde bulunmasından sonra, bu isteğimizin haklılığını anlatmalıyız.
Önce KKTC’de, Rum-emperyalist ve onların güdümünde olan AB ile BM’nin parasız avukatlığını yapan ve devletimizin tanıtılmasını engellemeye çalışan TC-KKTC karşıtlarının olumsuz propagandalarını etkisiz duruma getirecek yoğun bir bilgilendirme faaliyeti düzenlenmelidir.
Okullarda bu yıldan başlanarak ulusal kurtuluş tarihimiz okutulmalı ve yeni neslin gerçekleri öğrenmesi sağlanmalıdır.
Hiçbir şey ulusal çıkarımızdan ve özgürlüğümüzden, güvenli geleceğimizden daha önemli değildir, Bu nedenle İdeolojik saplantılar, dayanaksız TC fobisi, maddi beklentiler, veya herhangi bir sebepten dolayı, bize düşmanca tutum içinde olan Rum, AB, BM ve emperyalistlerle işbirliği içinde, tanınmada elimizi zayıflatmaya kalkışacak olan TC-KKTC karşıtlarına karşı anayasa ve yasalarımız uyarınca işlem yapılmalıdır.
Ayrıca tanınmamızı istememizin nedenlerini belgelerle ortaya koyan, bir video kaset hazırlamalıyız:
Hazırlanacak video kasette, Rumların 1878’den günümüze adayı Yunanistan’a bağlamak için işledikleri suçları katliamları ve sebep oldukları can mal kayıplarını belgelerle gözler önüne sermeliyiz.
İki kurucu ortaktan sadece biri olan Rumları temsil eden güneydeki yönetimin, Kıbrıs Cumhuriyeti kabul edilmesinin uluslararası anlaşmaya ve uluslararası hukuka aykırı ve saygısızlık olduğunu dünyaya açıklamaktan usanmamalıyız.
Akridas, İfestos katliam planlarını ve BM özel temsilcisi Ortega raporunda ki gerçekleri dost ve düşmana hatırlatmalıyız.
Kıbrıs cumhuriyetinden dışlanmamız sonucu halkımıza yönetimsel hizmetlerin sağlanması amacı ile kendi yönetimimizi kurmamızın en doğal hakkımız olduğunu belirtmeliyiz.
Yaklaşık yarım asırdan beri sürdürülen müzakerelerde, Rumların bizimle yönetim gücünü paylaşmaktan kaçındığını ve gerçek anlamda federasyondan yana olmadığını delillerle ve belgelerle ortaya koymalıyız.
Rum yetkililerin zaman zaman açıkladıkları üzere, niyetlerinin ara çözümle Türkiye’yi uzaklaştırılmak ve adanın kuzeyini de ele geçirmek olduğunu anlatmalıyız.
Tanınma talebimizin gerekçelerini ortaya koyan bilgilendirme video kaseti önce, her zaman ve her koşulda haksızca Rum-Yunanistan safında yer alan AB, AB parlamentosu üyelerine, BMGK’nin 5 daimi üyelerine, sunulmalı. Geçmişten günümüze, haksızca Rum-Yunan tarafını destekleyerek bizi zarara uğrattıklarını yüzlerine vurmalıyız. Tanınmamızı engellemeye kalkışarak bize düşmanca davranmaktan vazgeçmelerini istemeliyiz.
KKTC’nin tanınmasının engellenmesinin adaletsizlik, uluslararası anlaşmalara ve hukuka aykırı, düşmanca bir tutum olduğunu dünyaya anlatmalıyız.
Ayrıca, anavatan Büyük Millet Meclisi Dış ilişkiler komitesi ile işbirliği içinde, yabancı ülkeler ziyaret edilmeli, haklılığımız anlatılmalı ve bizi tanımalarını talep etmeliyiz.
KKTC’nin tanınmasının şart olduğunu dosta düşman anlatmalıyız
Paylaş