BM Genel Sekreteri Sayın Guteres, Yeşil Hat’tan geçişlerin başlaması ile ilgili, iki taraf arasında sağlık alanındaki gelişmelere paralel, temas ve görüşmelerin ele alınmasıyla ilgili açıklama yaptı.
Bu arada Güneyde yayınlanan bir kamuoyu anketi, Kıbrıs Rum Toplumunun %60’dan fazlasının geçişlerin başlamasından yana olduğunu ortaya serdi.
Elbette ki Kuzeyde de büyük bir çoğunluk, geçişlerin başlamasından yanadır. Hal bu iken, maalesef iktidarın bu konuda tutumu net değil. Başbakan Sayın Tatar, verdiği demeçlerde, bu önemli konuya dar ideolojik bakış ve yalnızca siyasi güç temeli ile yaklaşma eğilimi içinde olduğu görünümü verdi.
Neden mi? Çünkü önce Sağlık Bakanı Sayın Ali Pilli’ye talimat verdim, Kıbrıs Rum Sağlık Bakanı ile bu konuyu görüşün dedi. Sayın Pilli de Kıbrıs Rum Sağlık Bakanı ile görüşme arzuladığını söyledi. Bunu ne olarak ifade ediyor? KKTC Sağlık Bakanı ve Başbakanı olarak ifade ediyorlar. Ama ikisi de muhatabını nasıl tanımlıyor? Kıbrıs Rum Sağlık Bakanı. Halbuki onlar kendilerini Kıbrıs Cumhuriyeti Sağlık Bakanı olarak konumlandırıyor. Yani kendine hak gördüğünü onlara ifade etmiyorsun. O zaman ne?
İşte bu nedenledir ki iki taraf, bir birini resmi olarak tanımadığı için, Cumhurbaşkanları; “Toplum lideri” statüsünde görüşmelerin ve iki toplumlu ilişkilerin, kabul edilen odakları oldular. İki taraf ve BM de bunu benimsedi.
Böylece tüm temaslar, Cumhurbaşkanlığı merkezinde, iki tarafın, bir birini tanımayan devletlerinin resmi kurumlarının da içinde yer aldığı, iki toplumlu komitelerce ele alındı. Örneğin tarihi mekanlarımızın restore edilmesinde çok etkili ve yararlı işler yapan iki toplumlu, Tarihi ve Kültürel Varlıkları Koruma Komitesi. Kayıp Şahıslar Komitesi çalışmaları da bunlara dönük etkili örneklerdir.
Elbette ki iki toplumlu sağlık komitesi de var. Bu komitede Sağlık Bakanlığı var. Ama ne acıdır ki son Pandemide, bu iki toplumlu sağlık komitesi maalesef etkin olamadı. Bunun etkin olamamasının ana nedeni, Kuzeyde bizim kısır siyasi güç yarışımız oldu. Çünkü Hükûmet ve Cumhurbaşkanlığı kendi toplumumuz için dahi, koordinasyon yerine, siyasi güç yarışını seçti. Bilim Kurulları meselesinden tutun, Güneyden ilaç konusu dahi bunların tümü, siyasi hırsların kurbanı yapıldı.
Şimdi ayni kısır güç oyununu, sınır kapılarının açılması yönündeki ilk adımlarda da görüyoruz. Çünkü Başbakan, Sağlık Bakanına talimat verdim derken, Cumhurbaşkanlığını yok saydığı mesajı veriyor. Peki bu adımla, BM ve Güneyin yetkilileri, Kıbrıs’taki tüm temelleri yok sayarak, doğrudan KKTC Hükûmetini muhatap alacağına mı inanıyor?
Unutulmasın ki sınır kapılarından geçiş ve ticari faaliyetler, Yeşil Hat Tüzüğü üzerindendir. Bunun ne olduğu ve hangi evrensel kurallara bağlı olduğu da açıktır. Eğer bu kuralları unutur. Karşılıklı tanınmamanın olduğu koşullarda, Yeşil Hat Tüzüğün AB temelli olduğu ve bunun BM tarafından içselleştirilip, iki tarafça kabul edildiği gerçeğine, kısır siyasi güç yarışı ve dar milliyetçi bakışla göz kaparsan; bırakın açılmayı, Güneydeki bağnazlara ip atarak, hepten kapalı kalmasına yol açarsın.
Bunun için derhal Cumhurbaşkanlığı, Başbakan, Dışişleri Bakanı, Ekonomi ve Sağlık Bakanlıkları bir araya gelmeli. Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Örgütü, Tabipler Birliği ve benzeri sivil toplum, Meclisteki siyasi partilerin de katılımı ile ortak politika geliştirilmelidir. Pandemide yapılan siyasi bilek güreşi, bu konuda olmaz. Çünkü bu konuda biz bize değiliz. Muhatap BM, AB ve Güneydir.
Bırakın artık küçük hesapları, halk ve toplum için büyük düşünün. Bu geçişlerin sağlık kuralları ile rahatlıkla başlamasına bizim ve Güneydeki insanların ihtiyacı var. Elindeki imkanı kibir, siyasi hırs ve dar ideolojik çıkar için heba edeni ne tarih, ne de bu halk affeder.
Kapıların açılması mı, ideolojik politik bilek güreşi mi?
Paylaş