Gazetelerde haberler: “Kaçaklar yakalandı. Çatıda kalan kaçaklar tutuklandı. Girne’de bankta yatan, geceleyen kaçaklar.” Üstelik bu haberler elleri kelepçeli garip insanların fotoğrafları ile veriliyor.
Bu ifade, yani kaçak tanımlaması doğru mu? Çünkü bu insanlar ülkeye, resmi deniz ve hava limanlarından girdiler. Kayıt dışı olarak burada çalışıyor ve yaşıyorlar. Nerede çalışıyor? Bunları çalıştıran KKTC yurttaşları. Ayrıca, 5-10 kişinin kaldığı kiralık ev veya ev denemeyecek yerlerde kalıyorlar. Bunları kim kiralıyor? Bu insanlara kim iş buluyor? Peki, kaçak diye tanımlayabilir misin?
Hiç unutmam, rahmetli Sonay Adem ile birlikte bu alanı kayıt altına almak ve acımasız bu sömürü düzenine darbe vurmak için kararlılıkla uygulamaya koyduğumuz kayıt altına alma işlemini başlatmıştık. Bu vahşi sömürünün çarkına soktuğumuz çomak nedeni ile ucuz emek sömürüsü imkanını artık kolaylıkla bulamayacak olanların hışmını üzerimize çekmiştik.
Bu karar sonrası herkesi aydınlatma çalışması yapıyorduk. Müteahhitlerle de toplantı düzenlenmişti. Onların önemli bir kesimi bu karara destek olmuştu. Ancak bazıları karşı idi. Sayın Sonay Adem konu ile ilgili sunumunu yaptıktan sonra biri söz aldı ve ona; “Sen kim oluyorsun da bize çok kazandıran Anadolu’dan akan ucuz emek pınarına set çekiyorsun" diyerek saldırdı. Kuşkusuz Sonay Adem ona gereken susturucu yanıtı verdi. Ancak ilginç olan bu tanımlamayı yapanın kendisi, 1974 sonrası KKTC'ye yerleşen ve vatandaş olan bir ailenin mensubu olmasıydı. Sonay bunu hep anlatırdı.
Yani vahşi sömürü dünyası ne vatandaş tanır, ne vatandaş olmayan. Bu nedenle bu insanları tek tek yakalayarak, elleri kelepçeli bir şekilde, üstelik dar milliyetçiliği de popülist tarzda okşayarak deşifre etmek iş değildir. Bunları organize bir şekilde bu memlekete getiren emek ve insan simsarlarına. Bunları ucuza çalıştıranlara karşı tedbir almadan, bir kısmını kaçak diye lanse etmek çare değildir.
Bunun için öncelikle memleketin muhaceret uygulamalarında ciddiyet gerekir. Bu da yetmez. Vatandaşlık işlerinin, Beyaz Kimlik Kartının, kurallı ve ciddiyetle ele alınması gerekir. İş yaşamının ve sosyal güvenliğin ciddiyetle ele alınması gerekir.
Ancak, vatandaşlarının gelir vergisi ve sosyal güvenlik yatırımlarının, gerçek maaşları üzerinden yapılmasını sağlayamayan, bunu dert etmeyen, bu kayıt dışılığı ve kaçak çalışmayı engelleyemez.
Bunun için öncelikle vergi yasalarını makul çerçevede düzenlemeye ve bunu, özel sektör çalışanının talep etmesine zemin sağlayacak bir yapıya kavuşturmak gerekir.
Ha bunları yapamadığın zaman, örneğin Güven Yaratıcı Önlem olarak Kıbrıs sorununun çözümüne destek olacak olan KKTC vatandaşlarının eksiksiz olarak Güneye geçmesi talebine de evrensel zeminde destek bulamazsın. Çünkü senin sınır kapıların kevgir görünümünde ve vatandaşlığın kuralsız “golifa" dağıtımı gibi ise, bu talebini ileri götüremezsin.
Bakın, 2004-2008 arasında Kuzeyden Güneye geçip, orada iş yaşamında çalışan insan sayımız eskiye göre çok azalmıştı. Nitelikli pek çok emekçimiz Kuzeyde iş yaşamına dönmüştü. Ancak şimdi, bir yandan kayıt dışı ucuz çalışmanın haksız rekabeti ve döviz kurunun da etkisi ile yine geriye gidiş başladı. Nitelikli pek çok emekçimiz yine Güney iş dünyasında emeklerini vermeye başladı. Çünkü Kuzeyde ucuz emek; nitelikli kendi emekçini kaçırıyor... Bu ise işin kalitesini de aşağıya çekiyor.
Kısacası bu konu yalnız çalışma yaşamını değil; Kıbrıs sorunu dahil, demokratik kurumsallaşmanın her alanını ve insani değerlerin tümünü ilgilendiriyor. Olayı yalnızca “kaçak” diye tanımlamak, esastan kaçmak olur. Bunu vahşi kar hırsının, tüm değerleri altüst etmesi olarak ifade etmek gerekir.
Kaçak mı, kaçmak mı?
Paylaş