Uygar ve demokratik hukuk devletlerinde, halkın oyları ile iş başına getirilen kişiler, görevleri ile ilgili tüm konularda; kişisel, duygusal, akrabalık bağı, siyasi tercih ve ideolojik düşüncenin etkisinde karar vermezler.
Belirli bir süre için getirildiği makamda bulundukları süre içinde, yetkilerini kullanırken tüm halkı temsil etmeyi, onların istek, tercih ve beklentilerine uygun hareket etmeyi ön planda tutarlar.
Uygar ülkelerde, halkın istek ve tercihleri ile ters düşen seçilmişler, makamda kalmaz. Nitekim İngiltere eski başbakanı, Avrupa Birliği konusunda referandum sonuçları ile ters düşmesi nedeniyle, görevden ayrıldı.
Bu nedenle belirli süre için makamlara getirilen kişilerin, halkı umursamaması, sadece kendi siyasi tercihlerine göre hareket etmesi ve karar vermesi, isabetli bir davranış olamaz.
Özellikle, ülkenin geleceği bakımından önemli olan konularda, seçilmişler; açıklamalarında, yetkilerini kullanmada ve karar vermede, halkla ters düşmemeli.
KKTC’de birçok kişi gibi ben de siyasi yetkililerin, halkın tümünü kucaklama konusunda gereken duyarlılığı göstermediği görüşündeyim.
Örneğin, yaklaşık yarım asırdan beri görüşülen federal çözüm müzakerelerinde sonuç alınamamasına ve Rumların ENOSİS’e sıçrama tahtası olarak kullanabilecekleri bir çözüm peşinde olduklarının herkesin kavrayabileceği açıklıkla ortaya konulmasına rağmen, hala daha federal çözümde ısrar edilmesi, halkımızın ezici çoğunluğu tarafından doğru görülmemekte, onaylanmamakta, hatta tepki ile karşılanmaktadır.
Hele ENOSİS’in önünü açabilecek ödünler içeren Guterres önerileri zemininde müzakerelere yeniden katılmamıza, halkımızın ezici çoğunluğu karşıdır.
Müzakerelerde tek egemenlik, garanti anlaşmasının iptali, Türk ordusunun belirlenecek bir takvim uyarınca ayrılması, ülkemizde etkili olamayacak sayıda Türk askeri kalması, mülkte ilk tercih hakkının eski mal sahiplerine tanınması, tek kimlik, tek halk, serbest yerleşim, yöneticilerimizin seçiminde Rumların da oy kullanması, nüfusumuzun ¼ oranında sabitlenmesi, ayrı egemenlik hakkımız olmaması, KKTC Topraklarının %20’sinin iade edilmesi, iki egemen kurucu devlet yerine eyalet olarak güneydeki yönetime bağlanmamız kısaca Rumların başat olacağı bir yönetime bağlanmayı kabul etmemiz, halkımızın ezici çoğunluğu tarafından kesinlikle kabul edilmiyor.
Mevcut koşullara ve bilinen gerçeklere rağmen, üstelik tek dayanağımız anavatanımızla ters düşerek, hala daha federasyonda ısrar edilmesi ve iki devletli veya Konfederal çözümden kaçınılması, halkımızın ezici çoğunluğu tarafından onaylanmamaktadır.
Halkımızın ezici çoğunluğu federal birleşme yerine, iki devletli çözümden yana olduğu ve gereken çalışmanın yapılmasını beklemektedir. Geçmişten günümüze yaşanan acı olayların ve Rumların niyetlerinin anlatılması, gerçeklerin belgelerle, kanıtlarla ortaya konulması durumunda, bu isteğimizin dünyaya kabul ettirilebileceği görüşündedir.
Ayrıca Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu, en güvenli ve kalıcı çözümün sadece iki devletli ve Konfederasyon olduğu inancındadır.
Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğu da ayrılmanın ve iki bölgeliliğin kalıcılaşmasını tehlike olarak ve sakıncalı olarak görmemekte, aksine en güvenli ve kalıcı seçenek olarak kabul etmektedir. Yetkililerin aksini düşünmesi, iki devletli çözüme karşı olması durumunda en demokratik seçenek, referandum yapılması ve halkın tercihinin saptanmasından sonra gerekenin yapılmasıdır. Aksi halde halkımızın benimsemeyeceği bir çözüm, reddedilecek ve müzakerelerde boşuna zaman tüketilecektir.
Halk iradesi dikkate alınmalı
Paylaş