EXXON Mobil- Katar Petroleum beklenen sondaj işini gerçekleştirdi. Sayın Anastasiadis'in Güneyin hakim siyasi güçlerinin tercihine bağlı olarak; önce Gevşek Federasyon, sonrada siyasi eşitlik konusunu tartışmaya açarak; BM Genel Sekreterinin göstergeleri ışığında görüşmeleri başlatmamak için ayak sürçmesinin esas nedeni de bu idi.
Bu sondajın başlaması için oluşturduğu ekonomik, siyasi bağlaşıklar ekseninde, görüşme sürecini öteleyerek, sondajdan sonra masaya oturma taktiği, belli bir sonuç verdi gözükmektedir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde, basın mensuplarına bir açıklama yaptı.
Buna göre söz konusu sondaj için şöyle dediği yazıldı.
“ Dostlarımıza bizi dara ve sıkıya sokmayın dedik. Onlar bize, o alana girmeyin, diğer yerlerde ne isterseniz yapın dediler “. Bu ifade olayı bize net olarak göstermektedir.
O alan, EXXON Mobil – Katar Petroleum Ortaklığının sondajı başlattığı 10. Parselidir.
Şimdi o alanda ABD Deniz Kuvvetlerinin savaş gemileri var. Ayrıca bu sondajın güvenliği içinde Kıbrıs’ta Agrotur İngiliz Üslerinde konuşlanmış ABD askeri birlikleri de var. ABD Kara Kuvvetleri Komutanı’nın Kıbrıs’a gelip, Rum Milli Muhafız Ordusu Komutanı ile görüştüğünü çok yazdım.
Şimdi, Kıbrıs Türk Tarafının, Türkiye’nin ve Güneyin soruna bakışı ile tutumunu sorgulamak gerekir.
Kuzey Kıbrıs ve Türkiye siyasetinde, Askeri güce ve ağırlığa dayanarak, Güneyi ve petrol şirketlerini sondaj işinden caydırmak yolu seçildi. İtalyan Eni Şirketi’nin sondajı bu yolla ertelemesi ile bu yöntemin geçerli olduğu yargısı, Kuzey Kıbrıs ve Türkiye kamuoyunda yer etti.
Halbuki Güney; askeri alandaki zafiyetini bildiğinden, işi belli bir süreye yayarak, olayı, diplomatik ve siyasi bağlaşıkları geliştirme ile aşma yolunu tutu. Bu yolun, onlar açısından belli bir sonuç verdiği, EXXON Mobil – Katar Petroleum Ortaklığının sondajı başlatması ile ortaya çıktı.
Yani güce dayalı sonuç elde etme ile siyasi, diplomatik yolla amaca ulaşmanın farklılıklarını yaşadık.
Güney , “ değişen dünya ve bölge koşullarını “ siyasi konumlarına bağlı iyice değerlendirdi. Özellikle Türkiye'nin Suriye konusunda içine girdiği sorunları. Ayrıca bölgede Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan’la oluşan çelişkilerini gördüler. Buna bağlı olarak ABD ile gerginleşen ilişkilerini ve AB ile çatışma noktasına gelen durumu da değerlendirdiler.
Bu çelişkilerin üzerine. Türkiye’nin şu anda Orta Doğu siyasetinde en önemli müttefiki olan Katar’ın, Petrol Şirketini de bu işe ortak yaptılar.
Yani bu sondajın etrafında, Türkiye ile çelişkisi olan bölge ülkeleri ile Türkiye’ nin dostu olan ülkeyi buluşturdular. Buna Yunanistan’ı da katarak, bölgede başka hesapları olan ABD'nin politikası ile bunu birleştirdiler. Üstelik AB üyesi olan KC ile Yunanistan’ın odağında yer aldığı bu olaya. Bir yandan işin mağduru olan İtalya'yı da, EUROMED Projesi ile kattılar. Böylece hem onun, hem de AB'nin ekonomik ve siyasi desteğini yanlarına aldılar. AB, EUROMED için 100 milyon EURO ‘luk Proje üretti.
Güney, askeri açıdan var olan zafiyetini, siyasi ve çok yönlü diplomatik bağlaşıklıklarla aştı...
Kendilerine bu adımları atma zeminini verenin de AB üyeliği olduğu çok açıktır. Böylece yıllarca Kıbrıs Türk Toplumunu, AB'yi “Kıyma Makinesi“ olarak tanımlayıp, sürecin dışına iten iç bağnaz siyasi odakların, tarihsel günah ve ayıpları bir kez daha ortaya çıktı.
Bu yaşananlar bize, güce dayalı politikaların yerine, akılcıl, diplomatik, siyasi çözümler ve girişimler üretmenin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.
Ancak Güney, bu süreçte elde ettiği bu başarıya bakıp; Federal Çözümü bir an evvel sonuçlandırma konusunda ayak sürtüp, tek taraflı adımlarla Kıbrıs’ta sonuca ulaşma çabasının, nasıl acı sonuçlar verdiğini de tarihsel ortak geçmişimize bakarak unutmamalıdır.
Tek taraflı adımları ne kadar ustaca ve becerikli olarak atsalar da, karşılıklı kabul edilebilir Federal bir çözüm gerçekleşmeden, değişen dengelerde bir anda her şeyin ateşin içine gittiğini hiç unutmamalıdırlar. Ne güç, ne tek yanlı ayak oyunları; kalıcı, demokratik ve barışçı sonuç getirmez.
Güç ve Politik, Diplomatik Adımlar
Paylaş