Kıbrıs sorunu ile ilgilenenlerin amacı, gerçekten kalıcı ve adil bir çözüme katkıda bulunmak ise öncelikle tarafsız olmalı, geçmişten günümüze yaşanan olayları dikkate almalı, dürüst ve hakça davranılmalı.
Bu çerçevede BM görevlisi Jane Holl Lute’a, aşağıdaki gerçekler hatırlatılmalı ve çözüme yardımcı olabilmesi için tarafsız davranması talep edilmelidir.
1. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ENOSİS amacı ile bozulduğu ve iki ortaktan biri olan Türklerin Aralık 1963’te devletten silah zoru ile dışlandığı;
2. Bir çeşit federasyon olan iki halkı ve birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başarılı olmadığı ve sadece 3 yıl yaşatılabildiği;
3. Halen güneydeki yönetimin, sadece Rum halkını temsil ettiği, 1960 Londra Zürih anlaşmaları ile kurulan, Türk ve Rumlardan oluşan iki halklı Kıbrıs Cumhuriyeti olmadığı;
4. BM’nin Mart 1964 tarihli kararı ile sadece Rumları temsil eden yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmasının, adil olmaması yanında, uluslararası anlaşmaya aykırı olduğu ve buna bağlı olarak da Rumların Türklerle yönetim yetkisini paylaşmak istemediği ve böylece 56 yıldan beri sürdürülen görüşmelere rağmen anlaşma sağlanamadığı;
5. Kıbrıs’taki kanlı olaylar, Rumların Akridas ve İfestos soykırım planları uyarınca gerçekleştirildiği, Türklerin mağdur edildiği BM temsilcisi Ortega’nın hazırladığı raporda ortaya konulduğu;
6. Türkiye’nin 11 yıl sabrettikten sonra, Rumların adadaki Türklere soykırım uygulanması ve Kıbrıs Elen Cumhuriyeti’nin ilanı nedeniyle, anlaşmalardan doğan Garanti hakkını kullanarak askeri müdahalede bulunduğu;
7. Barış Harekatından sonra yapılan Viyana Anlaşması uyarınca, iki halkın ayrı bölgelere yerleşmesi sonucu, adanın kalıcı huzura ve barışa kavuştuğu;
8. Rumların, ENOSİS idealleri nedeniyle, Acheson planından Annan planına kadar tüm çözüm seçeneklerini kabul etmediği; Crans Montana’da Türk temsilcisinin kabul ettiği olağanüstü riskli ve Türk halkının referandumda kabul etmeyeceği ödünlere rağmen, anlaşma sağlanamadığı;
9. Müzakerelerde Rumların talep ve dayatmalarının, BMGK’nin belirlediği iki toplumlu, iki kesimli siyasi eşitliğe dayalı federasyondan yana olmadığının kanıtladığını;
10. Denenen birleşik yönetim ve yan yana iki devletli seçeneklerden, ikincisinin daha güvenli, kalıcı isabetli olduğunun uygulamada kanıtlandığı;
11. Halen barış içinde yan yana yaşayan iki halkın, yeniden zorla birleştirilmesinin, yeni çatışmalara zemin hazırlayacağı;
12. BM’nin, saldırgan ve çatışmaları başlatan taraf olan Rum-Yunan ulusal davasını desteklemesinin çözümü engellediği;
13. Mağdur olan Türk tarafının izolasyonlarla cezalandırılması ve KKTC’nin tanınmasının engellenmesinin, dayanaksız ve hakça bir tutum olamayacağı;
14. 2004’teki Referandumdan sonra, izolasyonların dayanağı kalmadığını ve kaldırılması gerektiğini öneren eski BM Genel Sekreteri Annan raporunun dikkate alınmaması ve yayınlanmamasının, mağdur olan Türk halkına karşı haksızlık ve ayırımcılık olduğu;
15. Türkiye’ye rağmen, Kıbrıs adasının aynı Girit senaryosu ile Yunanistan’a bağlanmasının mümkün olamayacağı;
16. BM’nin, Rum tarafının silahlanmasına, askeri anlaşmalar ve hazırlıklar yapmasına, denizlerdeki kaynaklardan tek yanlı yararlanmak çabalarına ses çıkarmamakla çözüme ve barışa hizmet etmediği;
17. Müzakerelerde Federasyon konusunda her iki tarafın istek, amaç ve niyetlerinin ortaya konulduğu, Federasyon kurulması amacı ile her türlü yöntem ve tekniğin uygulandığı ve uzlaşma sağlanamadığı;
18. Rum tarafının, federasyonun temel ilkesi olan egemen eşitliği, devlet yönetiminde güç ve yetki paylaşımını kabul etmediği;
19. Dili, dini, milleti farklı olan, üstelik aralarında kan davası bulunan iki halkın birleştirilmesinin, adadaki ve bölgedeki barışı bozacağı;
20. KKTC’nin tanınması durumunda Rumların makul çözümü kabul etmesini engelleyen Kıbrıs Cumhuriyeti avantajının etkisini ortadan kalkacağı ve 2 eşit arasında bir anlaşma yapılmasını kolaylaştıracağı anlatılmalıdır.
Gerçekleri hatırlatmalıyız
Paylaş