Dörtlü Koalisyon Hükümeti ekonomik kriz aşamasında önlemler açıkladı. Bu önemli bir adımdır. Bunun önemi paketin içeriğinden önce, adım atılması ile ilgilidir.
Çünkü uzun zamandan sonra, yaşadığımız önemli bir soruna yönelik olarak kendi kurumumuz bir adım üretmiştir. Bu adım evet, krize dönük yetersiz olsa bile, bir adım üretilmesi ciddi bir değerdir.
Sorunlarımıza dönük olarak bu topraklarda yaşayanların, kendi akılları ve düşünce üretimleri ile öncelikle çare arayışına girmesi gerekir. Teşvik edilmesi, cesaretlendirilmesi gereken budur.
Ancak bu olumlu çabanın bence eksik bir yanı vardır. Hükümet açıklamalarında paketle ilgili her kesimin katkısı sayılırken bunda emek ayağı yok. Eksik olan bu. Ancak bunda, hükümeti sorumlu tutmak doğru değildir. Bu eksikliğin sorumlularından biri de emek dünyası, yani sendikal harekettir.
Büyükelçilik ve KTTO
Bakın, TC Lefkoşa Büyükelçiliği Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Ofisi adına Büyükelçi Sayın Kanbay KKTC ekonomisi ve sosyal yaşamı ile ilgili kendi bakış açılarından bir rapor açıkladı.
Söz konusu TC Lefkoşa Büyükelçiliği raporunda, “ anılan dönemde (2016 FSS) yapısal dönüşümün temel dayanağını oluşturacak yasama çalışmalarında istenen etkinlik gerçekleşmediği, siyasetin ve yasamanın reel sektör ve sosyal hayatın gerisinde kaldığı gözlenmektedir” denilmiştir.
2016 yılı değerlendirmesinde bu ifade ile yürütmenin sorumluluğunu, diplomatik olarak örterek “yasama” tanımlaması ile siyasete de eleştiri getirmiştir. Bundan gocunmadım. Aksine bu tutumu, sonuç itibari ile söylediklerini daha fazla tartışılır kılar. Yani raporun değerini artırır.
Ayni şekilde, KTTO 2017-2018 Kuzey Kıbrıs Ekonomisi Rekabet Edilebilirlik Raporu yayınladı.
Bu raporda da ekonomik ve toplumsal yaşama dönük Odanın bakış açısı temelinde değerlendirmeler ve önermeler var.
Ancak KTTO’ sının hazırladığı söz konusu raporun bir bölümünde de ise özel sektör çalışanları ile yapılan anket değerlendirmesi de yayınlanmıştır.
Bu anket değerlendirmesinde yer darlığı nedeni ile iki noktaya kısaca vurgu yapacağım. KTTO raporunda özel sektör çalışanlarının yalnızca %22’ sinin aldıkları ücretten memnun olduğunu; %54'ünün çalışma saatlerinden mutlu olmadığını, ama %90 ‘ının ise çalıştıkları işyerlerini beğendiklerini gördük. Yani maaş ve çalışma saatlerinde memnuniyet oranı düşük olsa da çalışanların kurumlarına bağlılığının ciddi bir noktada olduğunu görüyoruz.
KTTO raporu kendi içinde yaşanan temel bazı uzlaşmazlıklara dönük, eleştirisel bir yaklaşım da sergiliyor. Bu işte raporu daha da değerli kılıyor. Yani her iki rapor da bu anlamda önemli.
Emek Dünyası Nerede?
İşte bu yüzden emek dünyasının, sendikal hareketin, emek bakış açısı çerçevesinde ülke ekonomisi ve toplum yaşamına dönük kapsamlı rapor sunması önem taşımaktadır. Ancak ne acıdır ki sendikal hareketimiz güncel içinde büyük enerji tüketmektedir. Güncel olaylar ve dar zümre çıkarları içinde boğulmaktadır. Federasyonlaşmayı veya Konfederasyonlaşmayı yapamadı. Hadi bu olmadı. Neden Sendikal Platform çerçevesinde mali ve insan kaynaklarını birleştirerek genç akademisyenlerin de katılımı ile ülke ekonomisine, toplum yaşamına dair objektif raporları kendi bakış açıları temelinde ele almasınlar? Bunu topluma sunmasınlar.
Böylece hükümetler, Meclis, siyasi partiler, sivil toplum farklı kesimlerin bakış açıları ile şekillenmiş raporlar temelinde bilimsel ve objektif tartışma içinde daha üretken olur. Siyaset nitelik kazanır. Güncel içinde boğulup, sonuçta hazır reçetelerin de esiri olmayız.
Bu bakımdan Hükümetin açıkladığı paket önemli bir adımdır. Evet, Yetersizdir. Arkası gelmesi gerekir.
Ancak naçizane bir önerim olacak.
Hükümet bu kriz içinde, eski Maliye, Ekonomi ve Çalışma Bakanlarını da fikirlerini almak için davet etmeli. Evet, Mecliste temsil edilen partileri, Maliye Bakanı davet etti. Doğru yaptı. UBP katılmadı. Yanlış. Bu yüzden hükümet bu olumluluktan vaz geçmemeli. Buna yukarıda yazdığım ülkeye emeği geçmiş kesimler ve bu toplumda bilinen tüm ekonomistleri, Merkez Bankasında görev yapan tüm KKTC yurttaşı insanları da katarak diğer kesimler gibi bu değerlerinde görüşlerini almalıdır. Ayrıca ne yapıp yapıp emek dünyası ile de bir zemin kurmalıdır.
Çünkü “bu memleket bizim demek” çok heyecan verici bir sözdür. Ama bunun için öncelikle kafa kafaya vermek gerekmektedir. Gerisi, içi boş bir heyecan olur.