Seçim sonuçları daha belli olmadan seçim hakkında yazı yazmak olmaz. Bu nedenle. Ukrayna nedeniyle ABD, AB ve NATO’nun Rusya ile içine girdiği siyasi ve askeri gerilimin bölgemizi çok yönlü etkileyecek olan gerçeği üzerine, dünden günümüze bir bakış atmak gerekir. Bu gerilim, iki NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan’ın Soğuk Savaş döneminde Sovyetlere karşı NATO’nun üyesi olarak ortak hareket etmesi önünde sorundu. Çünkü Kıbrıs sorunu nedeni ile birbirleri ile kavgalı idiler. NATO ittifakının boosları ENOSİS ve Taksim tezleri dışında, iki NATO üyesinin arasını bulmak ve onları “ortak düşmana” karşı birleştirmek için Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmasını teşvik ettiler. Ama Sovyetlere karşı olan dikey çelişki ile birlikte, iki NATO üyesinin kendi içinde dar milliyetçi heveslerin önde olması. Ayrıca iki toplumunun bu Antlaşmayı içselleştirmemesi ile Kıbrıs Sorunu hala yaradır.
Ama Yunanistan ve Türkiye’de, iki komşu ülkenin işbirliği ve barış içinde geleceği dokumasına en büyük cesaretli ve etkili adımını atan siyasi liderler; 1960 Antlaşması sonrası zora girdiler. Sayın Karamanlis, Sayın Averof’un Yunanistan’da etkisi darbe aldı. Sayın Adnan Menderes ve Sayın Fatin Rüştü Zorlu; söz konusu Antlaşmanın daha mürekkebi kurumadan, 1960’ta askeri darbe ile devrildi ve vahşice idam edildiler. Ama iş bununla bitmedi.
Yunanistan’da öne çıkan siyasetçilerden Sayın Yorgo Papandreu, 1964 krizi ile yüz yüze gelmenin acısını ve sorununu yaşadı. Darbe sonrası yapılan seçimde Türkiye’de iş başına gelen Rahmetli Sayın İsmet İnönü ise 1964’te Kıbrıs Türk Yönetimine yolladığı ve Kıbrıs Cumhuriyeti değerlerine sahip çıkılması önerisinin reddedilmesi acısı ile yüz yüze geldi. Sonra da ABD Başkanı Sayın Jonson’un o hakir gören mektubu ile karşı karşıya kaldı. Arkasından da hükümeti kaybetti. Bunlar yaşanırken 1967’de Yunanistan’da Kıbrıs demagojisi ile askeri darbeyle, Faşist Yunan Cuntası yönetime geldi. Acılar bir birini kovaladı. Üç ülkenin halkları Kıbrıs sorununun esiri oldu. Arkasından 15 Temmuz 1974 darbesi ve 20 Temmuz geldi. Ancak 1977’deki Doruk Antlaşmalarına rağmen bir türlü karşılıklı kabul edilen bir Antlaşma olmadı. Yıllar bir birini takip etti. 1980’de Türkiye’de askeri darbe yapıldı. Bu askeri darbe ile Sayın Ecevit, Sayın Erbakan gibi 20 Temmuz 1974 kararını veren iki lider ile 1967 krizini silah atmadan çözen ve Kıbrıs’tan 10 bin Yunan Askeri ile General Grivas’ın ayrılmasını sağlayan siyasi lider olan Sayın Süleyman Demirel hapislere kondu. Tıpkı Sayın Menderes ile Sayın Zorlu’nun hayatlarını da yitirdikleri gibi. Ama Sayın Ecevit, Sayın Erbakan, Sayın Demirel 12 Eylül Cuntasının da sonunu gördüler. Ama iş bununla bitmedi. Büyük milliyetçi ifadeleri olan 12 Eylül Cuntası, NATO’dan kopan Yunanistan’ın; NATO üyesi olması için; Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Sorununda bir tek olumlu adım sağlamadan onay verdi. Çünkü esas Sovyetlere karşı olan ittifaktı!
Şimdi günümüzde Ukrayna meselesinin tetiklediği Rusya’ya karşı NATO kuşatması var. Bu nedenle iki NATO üyesinin Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta gerilim içinde olması yine sorundur. Bu nedenle bu gerilimi bir şekli ile azaltmak politik merkezlerin gündemindedir. Bu bakımdan gelecek için Kıbrıs’ta kalıcı ve karşılıklı kabul edilebilir bir Antlaşma ile üç ülkenin halklarının ekonomik, demokratik, hukuk düzeni içinde gelişmesi için ayaklarına bağlı duran bu prangadan kurtulmak için şartları değerlendirmek gerekir. Bunun için, Kıbrıs Türk Toplumunun kendi iç dinamiğine de ihtiyaç vardır. Bunları da değerlendirmek gerekir. Yani “elma piş ağzıma düş” olmaz.
Dünden bugüne
Paylaş
Turkish power 3 Yıl Önce
1971 Mart muhturacilari 12 Eylül darbecileri 28 subatcilar Amerikan usagidir ülkelerine ihanet etmişlerdir 1960darbesinin ABD nin onayı olmadan yapılabileceğine sayın Menderes ve arkadaşlarının asilabilecegine inanan aptaldır 15 temmuza kadar Türk ordusu ABD onayı almadan sicmaya bile gidememistir