Müzakerelerde, olası çözümden sonra ada çapında Rum ve Avrupa Birliği üyelerine dört özgürlük ilkesinin uygulanmasının kabulü; azınlık olmamıza zemin hazırlayacaktır.
Kıbrıs’ın kuzeyi de Yunanistan ile birleşecek ve 2004’de Yunan Başbakanı Simidis’in açıkladığı gibi ENOSİS tam olarak tamamlanacaktır.
Dört özgürlük ödünü, şeyden önce 1975 Viyana anlaşması ile oluşturulan ve geçmişte liderler tarafından da kabul edilen iki kesimliliği ortadan kaldıracaktır.
Olası çözümde öngörülen nüfusumuzun %20’si kadar yani 22 bin Rum’un kuzeye yerleşme hakkı verilmesi yanında, isteyen Rum ve Avrupa Birliği üyesi olduğu için Yunanistanlılar da kuzeye yerleşebilecek. Böylece güneyin, Rumların çoğunlukta olacağı bir bölgeye karşın, kuzeydeki nüfus karma olacaktır.
Ayrıca Rumlara yerleşme, dolaşma, iş yapma ve mülk edinme hakkı tanınacağı için, Rumlar eski mülkünün iade edilmesinde ısrar edecekler.
Üstelik ayni İsrail’in yaptığı gibi dış desteklerle, kuzeydeki Türklere ait taşınmaz malları bedellerinin çok üzerinde fiyat teklif ederek, satın alacaklar.
Yunanistan ve güneydeki iş adamları, kuzeyde yapacakları yatırımlarla ekonomimizi ve buna bağlı olarak da Türkleri etkileri altına alacaklar. Öte yandan, Türkiye Avrupa Birliği üyesi olmadığı için, aramızdaki ilişkiler iki yabancı ülke düzeyinde olacak.
Rumların anavatanları Yunanistan ile her bakımdan birleşmesine ve aralarında hiçbir sınırlama bulunmamasına karşın, biz anavatanımız Türkiye’den koparılmış olacağız. Türk vatandaşları Kıbrıs’ın Türk eyaletine vize alarak gelebilecek.
Olası çözümden sonra çalışma izinleri de merkezi yönetim tarafından verileceği açıklandığına göre, halen çalışma izinli olarak ekonomimizi ayakta tutanların izinleri dolduğu zaman yenilenmeyecek ve ayrılmaları sağlanacak.
Büyük bir olasılıkla sırf üniversitelerimizin sıkıntıya sokulması amacı ile merkezi yönetim, çeşitli bahaneler ileri sürerek Türkiyeli öğrencilerin ülkemize girişini zorlaştıracak.
Türkiye’nin dört özgürlük ilkesinin tanınmasına karşı çıkması ve /veya ayni hakların Türk vatandaşlarına da tanınmasını talep etmesi, müzakerelerde Türkiye’nin haberi olmadan ödünler verildiği kuşkuları artırmaktadır.
Kısaca dört özgürlük ilkesinin kabulü durumunda, Rumların ezeli amacı olan bizi anavatandan koparmak, gerçekleştirilmiş olacak. Anavatan ile ilişkilerimiz, Rumların daha fazla söz sahibi olacağı merkezi hükümetin izni oranında olacak.
Oysa bilinen Rum art niyetlerine karşı varlığımızın korunması için, olası çözümden sonra mülk ve nüfusta bize ait bölgede sarih üstünlüğe sahip olmamız kaçınılmazdır. Bu amaçla dört özgürlüğün uygulanmasına mutlaka sınırlama getirilmesi gerekir.
Rum tarafındaki EDEK partisi başkanının yakın geçmişte yaptığı açıklamada Türkiye’nin AB’ye üye olması durumunda bile, bu kuraldan muafiyetini talep edeceklerini, çünkü bunun Kıbrıs’ın Türkleşmesi için maksatlı olarak TC vatandaşlarının toplu göçlerinin gündeme getireceğini, ifade etmesi, aslında kendilerinin geçmişte yaptıkları gibi dışardan Yunanlıları getirip adayı Yunan’lılaştırmak niyetlerinde olduğunu ortaya koymaktadır.
Rumların zafer olarak tanımladığı 4 özgürlük ödününün felaketimize zemin hazırlayacağı, güneyde yayınlanan bir makaleden de anlaşılmaktadır. ‘Anastasiadis’in müzakerelerde tezlerimizden yana pek çok şeyi başardı. İstinasız bütün Kıbrıs vatandaşları için tüm Kıbrıs’ta serbest dolaşım, mülk edinme, yerleşim, meslek uygulama ve herhangi bir ekonomik faaliyet icra etmek hakları güvence altına aldı’ ( Taki Agathokleus Alithia 18.10.2016)
Dört özgürlük açılımı(!)
Paylaş