Kıbrıs Türk halkı olarak, büyük fedakarlıklarla kurduğumuz devletimize sahip çıkmamız ve kökleştirmemiz en önemli görevimizdir.
Fakat devletimize ve ulusal değerlerimize saldıranlar hakkında yasal işlem yapılmadığı ve yapanın yanına kar kaldığı görülmektedir. Bundan cesaretlenen iç ve dış düşmanlarımız, devletimiz aleyhindeki yıkıcı faaliyetlerini pervasızca sürdürmektedir.
Bazı kişi, siyasi ve STÖ yöneticileri de tutum ve açıklamaları ile bizi düşman kabul edenlerin elini güçlendirmektedir.
Kuşkusuz demokratik hukuk devletinde vatandaşların düşüncelerini ifade etmesi normaldir. Ancak demokratik hakların, kötüye kullanılamayacağı ve ülkemize zarar verebilecek sınıra kadar olduğu da unutulmamalı. Bu nedenle dünyanın hiçbir demokratik hukuk devletinde devlete karşı yapılan saldırılar, karşılıksız bırakılmamalı.
KKTC’de siyasilerin popülizme dayalı yönetim anlayışları nedeniyle, sırf kötü görünmemek, eleştirilmemek, hoş görünmek düşüncesiyle, devlete ve onun kuruluşlarına yapılan hakaret ve aşağılamalar karşısında hiçbir işlem yapılmaz.
Oysa içinde bulunduğumuz kritik durum nedeniyle, kötü niyetli saldırılara karşı devletimizi korumamız gerekir.
Rum ve emperyalistler devletimizi ortadan kaldırmak, kökleşmesini ve tanınmasını önlemek için yoğun kampanya sürdürmektedir.
Çünkü amaçları, bizi önce, birleşik bir çözüm ile Rum çoğunluğun egemenliği altına sokmak, daha sonra da baskılarla göç ettirmek veya asimile ederek, ortadan kaldırmaktır.
İçimizdeki bazı kişi ve kuruluşların da, ideolojik saplantılar, hayali ve dayanaksız idealler nedeniyle, devletimizin yıkılması ve kötülenmesi kampanyasına arka çıkması üzücüdür.
Çünkü dünyada halkların kendi kendilerini yönetme hakkını elde etmesinden daha değerli bir kazanım olamaz. Üstelik Kıbrıs Türk halkı olarak, kendi kendimizi yönetmek hakkını hiç de kolay elde etmediğimiz unutulmamalı.
Devletimizin yıkılması durumunda, ulusu, dili, dini, gelenek ve görenekleri bizden tamamen farklı olan üstelik bizi doğal düşman kabul eden Rum çoğunlukla bir arada yaşamamızın, bize mutluluk refah ve barış getirmeyeceği, geçmişten günümüze yaşanan olaylarla kanıtlanmıştır.
Liderimiz Denktaş’ın ifade ettiği gibi: ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kalıcı bir anlaşmanın temellerinden biri olmak üzere kurulmuştu; esas maksat da, Zürih Londra Antlaşmalarının oluşturduğu değişmez temel olan Türk-Yunan dengesini bozmaksızın 1960 ortaklığını yıkılmaz bir hale getirmek, Rum tarafına: “asla bizim hükümetimiz olamazsın” mesajını vererek Rum-Türk dengesini iki devlet olarak korumaktı.
Bu nedenle geçici maddi çıkarlar, hayali beklentiler ve ideolojik saplantılar nedeniyle devletimize yapılan saldırıların, hoşgörü ile karşılanması, uzun vadeli ulusal çıkarlarımıza zarar vericidir.
Devletimizin yıkılması durumunda hepimiz, her şeyimizi kaybedeceğiz. Bu nedenle devletimize sahip çıkmalıyız, egemenliğimizin değerini bilmeliyiz.
Devletimizi koruyup yaşatmalıyız
Paylaş