Rumların gizlemek gereği duymadıkları niyetlerine, BM ve AB‘nin her koşulda bizim aleyhimizde ve Rum-Yunanistan’ın yanında olduğu gerçeğine rağmen KKTC’de bazı kişi, kuruluş hatta siyasilerin hala daha birleşik federal anlaşmayı dayatması ibret vericidir.
Annan planı referandumu ve C.Montana bozgunundan sonra, ele geçen fırsatı değerlendirmeyen ve iki devletli seçeneği gündeme taşımayan kesimin, onlarca yıl müzakerelerde oyalanıp ambargolarla cezalandırılmamızdan ders almamaları ve hala daha birleşmekte ısrar etmesi anlaşılması zor bir durumdur.
Büyük fedakârlıklar, mücadele ve acılar pahasına kurduğumuz devletimizi yaşatıp yüceltmek yerine; hayali beklentiler, sapık saplantılar, dayanaksız Türkiye fobisi nedeniyle ortadan kaldırılmasını savunmak, tarihe mal olacak hatadır.
Her şeyden önce Kıbrıs Cumhuriyetinden silah zoru ile kovulduğumuz için kurduğumuz KKTC, bazı çatlak seslere rağmen, 38 yaşında dört dörtlük bir devlettir.
Devletimizin sadece Türkiye tarafından tanınması yasal olmadığını göstermez. Ayrıca sırf Rumlarla dostça bir anlaşma yapmak amacı ile müzakerelerin sürdürülmesi nedeniyle şimdiye dek tanınma talep etmedik.
Zaten tanınma, sadece uluslararası alanda diğer ülkelerle ilişki kurmak için gereklidir. tanınmamış olmak, yasadışı olmak değildir.
Hukuki olarak devlet; ‘belirli bir insan topluluğunun, belirli toprak parçası üzerinde egemenlik sağlamasıyla oluşan ve hukuki kişiliğe sahip, bir örgütlenmedir.
Bu nedenle ABD’nin Colorado eyaletinde Kıbrıslı Rumların 2012 yılında açtığı ‘Toumazu davasındaki mahkeme kararında: ‘ABD tarafından tanınmasa da KKTC cumhurbaşkanı, Başbakan, Yargısı ve kurumlarıyla demokratik bir devlettir’ açıklaması yapıldı.
Son günlerde yapılan ve doğru olmadığını düşündüğü açıklamalar karşısında, Anayasamız ve yasalarımızdaki ilgili maddeleri hatırlatmakta yarar görüyorum.
Milletvekilleri KKTC Anayasamızın 82.maddesi uyarınca şöyle and içer: “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refahı ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerinden yararlanması ülküsünden ve anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma; namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
Anayasamızdaki siyasal partilerin uyacakları ilkeler madde 71
(1) Siyasal partilerin tüzük, program ve çalışmaları, Devletin ülkesi ve halkı ile bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, halk egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ve Atatürk İlkelerine aykırı olamaz.
(2) Siyasal partiler tüzük ve programları dışında faaliyette bulunamaz;
(5) Cumhuriyet Başsavcısı, kurulan partilerin tüzük ve programlarının ve kurucularının hukuksal durumlarının Anayasa ve yasa kurallarına uygunluğunu, kurulmalarını takiben denetler ve faaliyetlerini izler.
(6) Siyasal partiler, yabancı devletlerden nakdi yardım alamaz, bunların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığı ve ülke bütünlüğü aleyhine kararlarına katılamaz.
(7) Bu maddedeki kurallara aykırı hareket eden siyasal partiler, Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine, Anayasa Mahkemesi olarak görev yapan Yüksek Mahkemece temelli kapatılabilir.
Ceza yasamızın 36 ve 39.maddleri Devlete Karşı Hıyanet Suçunu düzenler: ‘Her kim Devlet Egemenliğini ortadan kaldırmak fiilini amaçlayan bir niyet doğrultusunda hazırlanmış bir yazıyı yayınlarsa ağır suç işler ve müebbet hapis cezasını geçmeyen bir cezaya mahkûm olur.
Ceza yasamızın 47 ve 48.Madeleri Devlete karşı nefret yaratmak ve Devleti küçük düşürmek, adaletin tecellisine karşı nefret yaratma, itaatsizliğe yol açmak ve KKTC uyruklular arasında huzursuzluk ve düşmanlık yaratmaya yönelik ifade ve fiiller ağır suç oluşturur ve 5 yılı geçmeyen bir cezaya mahkûm olur.
Yürürlükte olan 17/1986 Milli Eğitim Yasasının 5. mad. Genel Amaçlar başlığı altında Kıbrıs Türk Toplumunun var oluş mücadelesini, kültürel ve manevi değerleri koruyan toplumu ve yurdunu seven, Anavatan Türkiye’ye bağlılığı gözeten bilgiler doğrultusunda çocuklarımızın yetiştirilmesi öngörülmektedir. Aynı yasanın 83.maddesinde ‘öğretmenlerin yabancı ülkelerde görev alacak öğretmenlerin Bakanlar Kurulundan izin almakla yükümlü olduğu belirtilir. (Bu maddeye aykırı hareket edenler hakkında işlem yapmayanlar da suç işlemiş sayılır.)
25/1985 sayılı Öğretmenler Yasasının 20 ve 27.maddeleri öğretmenlere ulusal değerlerin kökleşmesini sağlama yükümlülüğü verir
Bu yasaya göre sendika yöneticisi olsa da KKTC bağımsızlığı ve egemenliğini sorgulamak, sahte, uydu tanımlaması ile aşağılamak ve işgal altında olduğunu yazılı ve sözlü olarak belirtmek suç oluşturmaktadır.
7/1979 sayıl Kamu Görevlileri Yasasının 9 Maddesi: Kamu Görevlilerinin Anayasa ve yasalarımıza bağlı kalmayı öngörür. Bu yasa hükümleri Siyasi demeç ve faaliyetleri de suç sayar.
Bizi düşman kabul eden Rum-Yunan –AB-BM’ in bilinen niyetleri karşısında, Suriye, Irak, B.Trakya ve Leymosun’daki Türklerin kaderini paylaşmamak için devletimize ve egemenliğimize toz kondurmamalıyız.