Diyalog Gazetesi
2022-05-11 09:47:09

Demokrasi ve özgürlükler

Dr. Orhan AYDENİZ

11 Mayıs 2022, 09:47

Anavatanın art niyetle kötülenip suçlanmasının; vefasızlık, ayıp, yanlış ve bindiğimiz dalı kesmek olduğu görüşündeyim. Çünkü varlığımızı sürdürmemizi sağlayan ve her konuda bize ana şefkati ile yardım eden tek ülke anavatanımız Türkiye’dir.
Pandemi ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonucu dünyadaki en zengin ülkelerin ekonomilerinin bile olumsuz yönde etkilendiği inkar edilemeyen bir gerçektir.
Buna rağmen bazı kişi, kuruluş ve siyasilerin son zamanlardaki ekonomik sıkıntılardan, anavatanı suçlaması, kötülemesi iyi niyetle bağdaştırılmaz.
Hele siyasi partilerin kendi aralarında anlaşıp hükümet kuramamaları ve/veya kurulan hükümetlerin kısa ömürlü olmasından bile anavatanın sorumlu gösterilmesi yanlıştır.
Ben sade bir vatandaş olarak, bazı kişi, kuruluş ve siyasilerin ortaya çıkan tüm olumsuzluklardan tek dayanağımız anavatanı sorumlu göstermesini art niyetli, vefasızlık ve ayıp olması yanında halkımızın çıkarına olmadığı görüşündeyim.
Hele sosyal paylaşım sitelerinde sürekli olarak anavatanı kötülemeyi misyon kabul eden ve bizi düşman kabul den Rumlarla birlikte eylem yapan, anavatana dil uzatanlar, kendi bindikleri dalı kestiklerinin farkında değildir. KC yönetiminde görev yapan bir kişi olarak, halen TC düşmanlığına öncülük edenlerin çoğunun birleşik yönetimde, karınlarını doyurabilecek bir geçim kaynağına sahip olamayacağı görüşündeyim. 
Bana göre, her konuda anavatanı suçlayıp kötüleyenlerin amacı; Türkiye’deki soydaşlarımızın gözünde, imajımızı lekelenmek, dış dünyaya, Kıbrıs Türklerinin Anavatanı istemediğini göstermek, güneydeki yönetimin tezini desteklemektir. 
Acaba AB üyesi olan Rum yönetiminde, bizim ulusal tezimize destek sağlamak amacı ile Rumlar ile Türklerin birlikte eylem yapmasına göz yumulur mu?
Böyle zararlı tutum ve faaliyetleri yürütenlere karşı, güneydeki atanmış ve seçilmiş yetkililer, bizde olduğu kadar hoşgörü gösterir mi?
Demokraside herkese düşünce, ifade ve eylem hakkı tanınması normaldir. Ancak bu hakların, başkasına, hele ulusal çıkarlara zarar vermek ve düşmana fayda sağlamak amacı ile kullanılmasına dünyanın en demokratik ülkelerinde bile izin verilmez. Çünkü demokraside tüm haklar, başkasına zarar verebilecek sınırda sona erer.
Her şeyden önce henüz ulusal mücadelesini sonuçlanmayan ve geleceği tam olarak şekillenmeyen bir toplulukta, demokratik hakların kötüye kullanılmasına tarih boyunca göz yumulduğu görülmedi.
Ayrıca, demokratik ülkelerde, kişisel ve örgütsel özgürlükler yanında, kamu yararının korunmasına da önem verilir. Demokratik hakların kötü amaçlar için, araç olarak kullanılmasına kesinlikle izin verilmez. Buna karşı önlemler alınır. Çünkü demokrasi başıbozukluk veya herkesin istediğini yapması anlamında yorumlanmaz.
Örneğin, Sivil toplum örgütü veya siyasi parti kurulması demokratik haktır. Ancak bunların kötü amaçlar için araç olarak kullanılması, demokratik hak kabul edilemez.
Anayasamızın 53(1).Maddesinde: ‘Sendikal hakların kullanılması yasa ile düzenlenir. Yasa ulusal güvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlakın korunması amacı ile sınırlar koyabilir.’ Denilmektedir.
Demokrasi, düşünce ve ifade özgürlüğü haktır. Ancak bu hakların, başkasını küçük düşürmek, başkasına hakaret etmek, hele ülke çıkarlarına zarar vermek amacı ile kullanılması demokratik hak sayılamaz, aksine ağır suçtur.
Tüm demokratik hakların kullanılmasında bazı kurallar, sınırlar vardır. Kamu yararının korunması için, hükümetler de, herkesin yasalara saygılı olmasını sağlamakla yükümlüdür.
Seçilmiş ve atanmış yetkililer, sırf eleştirilmemek ve koltukta rahatsız edilmemek düşüncesi ile sessiz kalarak, yasaları uygulamayarak devletin temelini dinamitlemek isteyenleri cesaretlendirmemeli. 
Son zamanlarda maalesef devletimizin otoritesine, saygınlığına, imajına gölge düşürücü saldırıların dozu her geçen gün artırılmaktadır
Halen ülkemizde şikayet konusu olan birçok aksaklığın en başta gelen sebebinin, hükümetlerin çeşitli nedenlerle yasaları uygulamamasından ve popülizmden kaynaklandığı görüşündeyim.
Örneğin KKTC’de mevcut araçların yaklaşık yarısının yasalara aykırı olarak seyrüsefer izinsiz yollarda seyahat etmesi, yasaların çiğnenmesinin caydırılmasındaki başarı oranını ve yanlış yönetim anlayışını ortaya koymaktadır. Aşırı mali sıkıntı içinde olan bir devletin, gelir sağlayan yasaların uygulanmasında bile, bu denli başarısız ve umursamaz olması düşündürücüdür. Hele görevden ayrılan Başkanlar ile ve Cumhurbaşkanlarına koruma tahsis edilebilmesi, öte yandan yollarda yasalara aykırı araç sürülmesinin engellenmesi ve devletin mali zarara uğratılmaması için görevlendirilme yapılmaması ibret vericidir.
Özetle belirtmek gerekirse, sebebi her ne olursa olsun, hükümetin halkımızın zararına olan beyin yıkama kampanyalarına, KKTC-TC düşmanlığını körükleyici söylem ve eylemlere öncülük edenlere hoş görülü davranması kabul edilemez. Çünkü birkaç kişinin tutumu tüm Kıbrıs Türk halkının kötülenmesine ve zarara uğratılmasına sebep oluyor. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.