Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Kıbrıs’ı ziyaret etti. Sayın Anastasiadis ise Atina’ya Yunanistan Başbakanı Sayın Mitsotakis ile görüşmeye gitti. Her iki ziyarette, Sayın Lute’nin iki liderle ayrı ayrı yaptığı görüşme maratonu ile ilgilidir
Burada akla gelen ilk soru şudur. Neden Sayın Anastasiadis'in Atina ziyareti Kuzeyde ve Güneyde hemen hemen hiç tartışılmıyor? Ama Sayın Çavuşoğlu'nun Kıbrıs ziyareti, Kuzeyde ve Güneyde neden ciddi siyasi tartışmalara, gerilimlere yol açıyor?
Tartışmalara olumlu bakmak mümkündür. Ancak bunun ortaya çıkarttığı sonuçların, Kıbrıs Türk Toplumu içinde, Güney ile Dış Dünyada esas sorunumuza dair pozitif bir etkisi olması gerekir. Ancak bu tartışma sonrası ortama baktığımızda, geride kalanın negatif olduğu açıktır.
Halbuki Sayın Çavuşoğlu’nun Sayın Akıncı ile gerçekleştirdiği Basın Toplantısında ifade ettiği görüşler, gerçekten önemli idi. Fakat bunlar üzerinde durulmuyor. Deyim yerinde ise arada kaynayıp gitti.
Çünkü ziyarette Karpaz gezisinde ifade ettikleri öne çıktı. Bir kere KKTC'ye yaptığı bu resmi ziyarette yanında, KKTC Hükümeti, Meclisi ve devlet yetkilileri olmadan, her biri ayrıca KKTC vatandaşı da olan insanlarla ayrı bir toplantı düzenlemesi doğru değildi. Bu toplantıda da Garantörlükle ilgili farklı bakış açısı olan kimi KKTC Vatandaşlarını “ gaflet, delalet ve hiyanetle" tanımlaması da doğru olmadı. Bir kere yapılan kamuoyu yoklamaları, garantörlük konusuna vatandaşların %70’den fazlarının olumlu baktığını göstermektedir. Geri kalanın önemli bir kısmının da garantörlük olgusunu çağın ihtiyaçlarına göre düzenlenmesini istediği de nettir. Garantörlüğü her şekilde karşı olduğunu söyleyenlerin de önemli bir kısmı, çözümde güvenlik olgusuna duyarlı olduğunu ifade etmektedir.
Bu bakımdan böylesi bir konuda, gerilim üretmek, iç cephe bakımdan doğru değildir. Ayrıca bu ifadeler, Kıbrıs Türk Toplumu ile Türkiye arasında gerilim bekleyen Güneyin bağnazlarına imkan verir.
Ancak Sayın Çavuşoğlu’nun Sayın Akıncı ile birlikte düzenlediği basın açıklamasında ifade ettiği; ucu açık bir sürece karşı olduğu, siyasi eşitlik olgusunun tartışmasız olduğu ve bunları içerecek BM+ 5’li Zirveye hazır olduğunu ifade etmesi çok önemli idi. Hele bunun, Lute'nin temasları sonrası Sayın Akıncı ile ortaklaşa vurgu ile ifade etmeleri, çok ama çok önemli idi.
Üstelik bunlar, Cumhurbaşkanlığında; Mecliste Temsil edilen tüm siyasi partilerin, Sayın Akıncı ve Sayın Çavuşoğlu’nun birlikte katıldığı zirveden sonra ifade edildi. Yani Kıbrıs Türk Tarafı ile Türkiye’nin bu konjonktürde, Sayın Lute ziyareti sonrası ifade ettikleri, üç aşağı beş yukarı ayni idi. Ama bu öne çıkacağına, maalesef gerginlik ve çatışma görünür oldu.
Üstelik Garantörlük gibi önemli bir olay için Kıbrıs Türk Toplumunun gerçek desteği hayatidir . Bunun, toplumun kendi kendini yönetmesi ve iradesi temelinde görünür olması önemlidir. Fakat bu öne çıkmıyor. Sayın Anastasiadis hayati her konu öncesinde Atina'yı ziyaret ediyor. Ama bu konu asla olay olmuyor. Çünkü hakikaten ilişkilerine duygusallıktan öte, iki ayrı devlet görünümü veriyorlar. Örneğin onların bu ziyaretlerinde” paralar ne olacak” konusu yansımıyor bile.
Bu bakımdan Sayın Çavuşoğlu’nun Sayın Akıncı ile ortaklaşa yaptıkları basın toplantısında, Sayın Lute'nin ziyareti sonrası süreçle ilgili ifade ettikleri temel ilkeler önemli ve doğru hususlardır. Bunların ele alınması yerine, çekişmelerin yansıması hatadır. Sayın Çavuşoğlu dahil, Türkiye’nin devlet ve hükümet yetkilileri kendilerini buradan kaynaklanan yağcılık duygusallığına kapamalıdırlar.
Ortak siyaset, duygu ve saygı birlikteliği ile beslenir.
Çavuşoğlu, Akıncı ve Ortak Enerji...
Paylaş