Gerçekte, Kıbrıs sorunu barış harekâtından sonra Viyana anlaşması ile iki halkın ayrı bölgelerde toplanmasının sağlanması ile kalıcı bir şekilde çözümlenmişti.
Birleşik Kıbrıs cumhuriyetinin başarılı olamayacağının pratikte kanıtlanmasına rağmen, halen barış ve huzur içinde kendi kendilerini yöneten iki halkın birleştirilmek istenmesi, mantığa aykırı ve art niyetli bir tutumdur.
Aradan geçen yarım asırdan fazla sürede, her iki halkın da barış ve huzur içinde yaşaması, yan yana iki devletli çözümün resmileştirilmesi ile sorunun temelli olarak ortadan kaldırılması gerekir.
Ancak, Rum ve arkasındaki destekçileri, Türkiye’yi adadan uzaklaştırmak ve adanın kuzeyini de Yunanistan’a bağlamak niyetinden vazgeçmediği için sorun çözümsüz kalmaktadır.
Rum-Yunanistan-Emperyalistler, hedeflerine ulaşmak amacı ile içimizdeki işbirlikçileri de kullanarak en gelişmiş topum mühendisliği ve 5. Kol faaliyetleri ile Kıbrıs Türk halkını içerden çökertmeye, devletimizi yıkmaya ve anavatandan koparıp, korumasız bırakmaya çalışmaktadırlar.
Bazı kişiler de bindikleri dalı kestiklerinin farkında olmadan bu yıkıcı kampanyalara sempati duymakta ve desteklemektedir. Siyasi yetkililer ise demokrasi kisvesi altında, tezgâhlanan oyuna müdahale etmekten çekinmektedirler.
Ancak artık tezgâhlanan oyunun Kıbrıs’taki Türk varlığını tehdit edecek boyutlara ulaştığı ve bu yıkıcı faaliyetlerin demokrasinin dışına taştığı görülmektedir. Bu nedenle devleti korumakla yükümlü olan seçilmiş ve atanmış tüm yetkililer, 5.kol faaliyetleri ciddiye almalı.
Rum yetkililerin gizlemek gereği duymadığı amaçlarına rağmen, hala daha onların dayattığı birleşme-federasyon zemininde bir çözümü, tek çıkış yolu göstermenin mantıklı bir açıklaması olabilir mi?
Anavatanın adadan ayrılması durumunda can ve mal güvenliği içinde yaşayabilecek miyiz?
Devletimizin varlığının sürdürülmesine ve bize ait olan bir coğrafyada yaşamamıza izin verilecek mi?
Türkiye korkusunun ortadan kalkması durumunda, Rumlar kuzeye gelip eski mülklerini sahiplenmeyecekler mi?
Halen eski Rum mallarında oturan ve geçimini sağlayanların, yeniden göç etmek zorunda kalacağı aşikar değil mi?
Anavatandan koparılmamız durumunda, halen devlette çalışanlar, görevlerine devam edecek ve maaş alabilecekler mi?
Turistik tesislerimizin işletilmesi, sanayi kesiminin faaliyetlerine devam ettirmesinin çeşitli bahanelerle engelleneceğini kestirmek için kahin olmak mı gerekir?
Rumlar ordumuzun ayrılması durumunda, derhal kuzeye saldırıp bizi perişan etmeyecek mi?
Rumlarla baş başa bırakılmamız durumunda, 1974 öncesinde olduğu gibi Rumlar bizi ekonomik ve çeşitli baskılarla göçe zorlamayacak mı?
Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan da yaşayan soydaşlarımızın acıklı yaşam durumu, Rum’un başat olacağı bir yönetimde şimdikinden daha kötü olacağımızı göstermiyor mu?
Yakında başlatılacağı açıklanan müzakerelerde, anavatanın yanımızda bulunmaması durumunda, varlığımız sürdürmemizi sağlayacak bir anlaşma yapılması olasılığı var mı?
Geçmişten günümüze, anavatanın bizim zararımıza olan herhangi bir isteği ve dayatması olduğu söylenebilir mi?
Anavatan sayesinde makam, mal, mülk, şöhret, istikrarlı gelir elde eden, refah içinde yaşayan ve buna rağmen anavatan düşmanlığı öncülüğü yapanlar, aslında kendi bindikleri dalı da kesmektedir. Çünkü anavatanın yanımızdan ayrılması durumunda, onlar da bugün sahip oldukları her şeyi kaybedecek ve zarara uğrayacaklar.
Anavatanın adadan ayrılması durumunda, adadan göç etmek ile aşağılanan azınlık olarak yaşamak seçeneklerinden birini tercih etmek zorunda kalacağız.
Halkımız böyle bir duruma düşürüldükten sonra, belki bu gün Anavatanla aramızı açmak için kampanya yürütenler, yaptıklarından utanç duyacak, varsa vicdanları sızlayacak, insanların arasına karışamayacak ve pişmanlık duyacak;
Ancak artık iş işten geçecek, şimdiki yaşamımız tarihe karışacak ve bu gün Leymosun’da yaşayan soydaşlarımızın durumunda olacağız.
Kısaca, Anavatanla aramızı açmak halkımıza yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür. Bu nedenle, Kıbrıs Türk halkını umursayanlar, anavatandan koparılmamız amacı ile sürdürülmekte olan kampanyalar karşısında sessiz kalmamalı.
Bazı hataların sonucu felaket olur
Paylaş