Coronavirüsü’ne karşı tedbirler alındı. Bu tedbirler bağlamında, karantinaya alınan yolcuları karantina yerine götüren ekiplere, üstelik eğitimli birinin söylediği sözü bana aktardılar.
İsçiler, karantina kuralları gereği bavullarını ilaçlarken bağırmış, o büyük eğitimli. “Be bilir misin o bavul ne marka ve kaç para.”
Yeryüzü yuvarlığında insanları ortak endişeye sevk eden bu Corona, aynı zamanda insanların içine işlemiş olan bencillik ve üstünlük hastalığını da görünür kıldı.
Ama marka düşkünü ile kıt kanaat geçinenin, aynı kaderi paylaştığı da açığa çıktı. Üstelik kendini dünyanın hakimi gören büyük devletlerle, hakir ve idare eder gördükleri az gelişmiş ülkelerin de aynı kaderi paylaştıkları ortaya çıktı. Hele tüm dünyayı, mal, üretim ve finans ile idare ettiğini zannedenlerin, kendinden zayıf olanlar olmazsa, kendi üstünlüklerinin, ekonomilerinin de yok olabileceği net gözüktü. Sürüp giden para, sınıfsal ve zümresi üstünlük için savaş da anlamsızlaştı.
Eskiden kalma deyimler var. Yüz yıllar öncesinden, “Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var" demiş düşünür. “Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı“ demiş insanlar. Bütün bu deyişler, üstün olanın mağrurluğuna karşı ifade edilmiş sözler. Ancak ders çıkmamış.
Bu gözle görünemeyen zerre gibi virüs; bırakın evreni, kendi Galaksimiz olan Samanyolunda dahi bir zerre olduğumuz gerçeğini göremeyen bize, gerçekten ne kadar güçsüz, çaresiz ve bir birimize muhtaç olduğumuzu gösterdi.
Bu virüs; ona karşı mücadelede, kurallar, bilim ve dayanışmaya ihtiyaç olduğunu, o zerre gibi varlığına karşın, kafamıza vura vura öğretiyor.
Ne marka, ne mütevazı eşya, çare değil. Bu nedenle virüs bize artık, başka türlü düşünmek gerektiğini da öğrenmeye zorluyor. Ama hala bu virüs üzerinden hesap kesmek peşinde koşan aymazlar var. Fırsat bu fırsat deyip, fırsattan yararlanıp altın dökmeye kalkan hilebazlar. Bu acı üstünden başkasını siyaseten karalamak, kendine yol açmak isteyen aymazlar var. Ama bunlara artık yer olmaması lazım.
Çin’in İtalya’ya yolladığı maske yardım kutularının üzerinde yazan şiirin anlamı tam bu günler için.
“Biz aynı denizin dalgaları, aynı ağacın yaprakları, aynı bahçenin çiçekleriyiz.”
Evet, AB desteği için çağrılar yapan İtalya’ya bu destek, Çin’den bu ifadelerle geldi. Bizde ise önlemlerle ilgili olarak tedbir konusunda hala eski kafa, eski usul yaklaşımlar var. Kimisi fırsat bu fırsat deyip, nereye karşı ise onun kaldırılması için uğraş veriyor. Kimisi bu yapılana karşı çıkarak öneri getirmeden, “Bana değil, başkalarına bak” deyip, hiç bir tedbir alınmamasına yol döşüyor. Ama artık bunlar da duvara vuracak. Çünkü sağlık konusu ile alakalı Corona tehdidi dursa bile, yol açtığı moral, ekonomik ve insani yıkımlar artık bir başka yol, bir başka dünya, bir başka anlayış noktasına çoktan kapı açtı. Marka ve üstünlük peşinde olanlarla, “Hep bana, rab bana“ diyen anlayışlar çıkmaza girdi.
“Enseyi karartmayın.” Morali besleyin, kurallara ve tedbirlere uyun. Artık anlayalım. Bir birimize ihtiyacımız var. Üstelik yalnız aynı ana dili konuşmak ve para gücü yetmiyor. Yeryüzü yuvarlığında “Aynı bahçenin çiçekleri olduğumuzu” da anlamamız gerekiyor.
“Aynı bahçenin çiçekleriyiz”
Paylaş
ALPER KALP 5 Yıl Önce
Yahu siz basbakanlik yaptiniz, gazetede yazi yasmak yakismaz.