1974 yılına kadar Türkleri silah zoru, ekonomik baskı ve nüfus avantajı ile yok etmeğe çalışan Rumlar, Barış Harekatı’ndan sonra ENOSİS mücadelesinden vazgeçmedi.
Uygun koşullar oluştuğu zaman ani baskınla adanın kuzeyini ele geçirmek hesabıyla, silahlanmayı hızlandırdı. Yabancı devletlerle askeri anlaşmalar yaptı. Halen güçlü devletlere askeri üs vermek suretiyle, savunmasını güçlendirmeye çalışıyor.
Askeri yığınak ve hazırlıklarının yanında, KKTC’deki siyasilerin basiretsizliğinden yararlanarak 5.kol faaliyetleri ile halkımızı içerden çökertmek ve anavatanla aramızı açmak için yoğun, profesyonelce faaliyetler ve kampanyalar düzenlenmektedir.
Atalarımızın Anadolu’dan geldiğinin tarihi belgelerle sabit olmasına rağmen, anavatandaki Türklerden farklı olduğumuz, ayrı bir kültüre sahip olduğumuz görüşünün benimsettirilmesine çalışılıyor;
Dilimize karışan yabancı kelimeler, argo sözcükler, öğrenim görmemiş kişilerin konuşmaları ön plana çıkarılmakta ve dilimizin Türkçe değil Kıbrıslıca olduğu ileri sürülmekte…
Anavatandan koparılmamızın ve Kıbrıslı kimliği altında, Rum çoğunlukla birleşmemizin felaket olacağını hatırlatanları faşistlik ve barış düşmanlığı ile suçlayarak susturmaya çalışırlar.
Anavatanın halkımızın refahı için deneyimlerinden yararlandırmasını, planlım programlı hareket ederek kendi ayaklarımız üzerinde durabilmemiz için planlı programlı davranmamızı istemesini, ‘Dik duruş, bu memleket bizim biz yöneteceğiz, ‘içişlerimize karışılmasın’ sloganları ile duygu sömürüsü yapılarak kötülerler…
Kıbrıs Türk halkının imajını lekelemek, vefasız, nankör, saygısız, haddini bilmez, Türkiye düşmanı göstermek amacı ile her fırsatı değerlendiriyorlar ve şeytanın bile aklına gelmeyen yöntemlere başvuruyorlar.
Anavatan yetililerini haksızca ve ahlak sınırlarının dışına da taşarak küfrederler, kötülerler, aşağılarlar, hakaret ederler ve böylece ilişkilerimizi yaralamaya çalışırlar…
Anavatanın büyük fedakarlıklarla, sırf halkımızın refahı için yaptıkları tüm yardımları ve hizmetleri dayanaksız, art niyetli söylemlerle önemsizleştirmeye, hatta zararlı göstermeye çalışırlar…
Susuzluktan kırılan halkımıza anavatanın su temin etmesini, sağlık kuruluşlarımızın çökmemesi için, ambulans uçağı göndererek hastalarımızı anavatanda tedavi etmesini bile komik duruma düştüklerinin de farkına varmadan kötülerler…
‘Gelişmiş bir ağacın kökleri kesildiğinde, bir müddet sonra kurur ve yok olur.’
‘Bir binanın temeli yıkıldığı zaman, yıkılır.’
‘Bir halkın kökleri ile ilgisi kesildiği zaman da kolaylıkla asimile olur ve ortadan kaybolur.’
İşte bu nedenle dış ve iç düşmanlarımız Kıbrıs Türk halkını anavatandan koparmak çabasındadır.
Anavatanla aramızı açmak amaçlı faaliyetlerin herkesin dikkatini çekecek derecede artmasına karşın, bu tehlikeli gidişata yetililer demokratlık taslayarak, gereken duyarlılığı göstermiyor.
Sade vatandaşların bile farkına varmasına ve şikayetçi olmasına karşın, devletimizi korumakla yükümlü olanlar, pervasızca yürütülen 5. Kol faaliyetlerine ses çıkarmıyor.
Devlette görevli olan, KKTC bütçesinden maddi yardım alan bazı kişilerin bile, pervasızca ve alenen anavatan düşmanlığına öncülük yapmasına göz yumuluyor.
Tutum ve açıklamaları ile Türklerin Rumlara yamalanmayı kabul edebileceği umudunun güçlenmesini sağlayan ve adil çözümü engelleyen KKTC’deki yolunu şaşırtmışlar, bir de çözüm yanlısı olduklarını ileri sürerek, adeta halkımızla alay ediyorlar.
Kıbrıs’ta savaş varmış gibi, barış için çalıştıklarını ileri sürerek 1974’ten sonra oluşturulan barış ve huzur ortamını bozmaya çalışıyorlar.
Acaba barıştan yana görünüp barışı bozmak çabasında olanların, Rum’un askeri hazırlıkları karşısında ses çıkarmaması nasıl açıklanabilir?
Kıbrıs Türkü’nü ulusal kimliğinden, anavatanından koparmak, korumasız bırakmak, Rum’la birleştirmek ve böylece halen Leymosun’da yaşayan soydaşlarımızın durumuna indirgemek çabasında olanları tarih, hak ettikleri hanesine kaydedecek.
Anavatan düşmanlığının amacı belli değil mi?
Paylaş