Gönül rahatlığı ile mutlu, huzurlu bir yeni yıl dileyemeyeceğimiz bir yıla giriyoruz. 2019 bilinmezliklerin ötesinde, içte ve dışta pek çok sıkıntıyı yaşayacağımız bir yıl gibi gözüküyor.
Öncelikle Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik ve siyasi olarak zor günler yaşayacağımız açık.
2018'den 2019'a devredilen tek olumlu şey, o meşhur Emirname tartışma kaosu içinden çıkan; İmar Planı üzerinde ilgili tüm tarafların mutabakat içine girmesi oldu.
Farklı kesimler ve ilgili tüm taraflar, toplumsal ortak aklın zemini üzerinde bir çalışmada uzlaştılar. Bunun gerçekten sonuç vermesi için tüm taraflara büyük görev düşüyor. Çünkü 2019'da bu başarılırsa, olay yalnız bir İmar Planına kavuşmakla sınırlı olmayacak.
Bu aynı zamanda, temel toplumsal sorunların ortak değerlerle çözülmesi içinde ciddi ve güzel bir örnek oluşturacak. Ancak 2019 gerçekten geçmişten gelen ve son krizle enflasyonun da fırlaması ile birlikte, doruğa çıkan ekonomik ağır sorunların, bizi çok meşgul edeceği bir yıl olacak.
2019 Bütçesinin Mecliste tartışılması sırasında Bütçe açığı üzerinde, temelsiz konuşmalar yapıldı.
Ancak, üzerinde hiç ama hiç durulmayan konu, kamu borçları oldu. DPÖ ‘nün yayınladığı “2017 Ekonomik ve Sosyal Görünüm“ raporundan aldığımız verilerle bu vahim meseleye bakın.
Kamu borç stoku
2015 2016 2017
İç borç : 5.151.4 milyon TL 5.783.6 milyon TL 6.109.6 milyon TL
GSYİH oranı: %50.4 %49.9 %42.0
Dış borç: 10.899.8 milyon TL 13.484.1 milyon TL 14.595.3 milyon TL
GSYİH oranı: % 106.6 %115.5 %100
Toplam: 16.050.4 milyon TL 19.187.7 milyon TL 20.704.9 milyon TL
GSYİH Oranı: % 157.0 % 165.4 %142.4
Düşünün ki bu tablonun çok gerisindeki bir kamu borcu nedeni ile Yunanistan battı. Onların Kamu borcunun yanılmıyorsam, GSYİH oranı % 125 idi.
Bu vahim tablo, maalesef siyasetin ve sivil toplumun gündeminde hemen hemen hiç yer almıyor.
Bu tablodan ilk etapta çıkartmamız gereken bir gözlem var. İç borçlar faizler dahi ödenmediği için faiz nispetinde bir artış izlemektedir.
Ancak dış borçlarda yıllar içinde önemli bir artış olmaktadır.
Bu dış borç meselesi ise doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti’ne dönük borçlardan oluşmaktadır. Yani o hala üzerinde güya siyaset yapılan Türkiye ile Protokol imzalanmadı meselesi var ya, işte o imzalandığı zaman bu dış borç yine bir artış gösterecektir.
Evet, Türkiye bu borcu şimdi talep etmiyor. Ama bu nedenle, sanki böyle bir sıkıntımız yokmuş gibi hele bunu hamasetle görünmez kılarak; “ beleş” para kabul edildiği için, o çok söylenen mali disiplin olgusuna hepten yabancı kalmaktayız.
Zannediyoruz ki “oynadığımız oyun, cevizinin çuvalındandır”.
Fakat bir atasözümüz daha var. “Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu”. Bu, toplumun geleceği için ciddi bir meseledir. Kimse göz ardı etmemelidir. Kimlikli duruş denir ya. Bunu ele almazsan, duruşu bir yere bırak, kimlik de güme gider.
Üstelik bunu avantaja çevirme imkanı da var. Madem Türkiye şu anda verdiği borcu istemiyor. O zaman toplumsal aklı iç borca yöneltmeliyiz.
2017 itibari ile GSYİH ‘nın % 42 dolayında olan bu iç borcun, hiç olmazsa ilk etapta faiz mükellefiyetini ödeme noktasını siyasetin odağı yapmak lazımdır.
Bu enflasyon ortamında ve yükselen faizler nedeni ile bu borç, 2018 ve 2019 ile arkasından gelecek yıllar nedeni ile toplumun başına büyük bela olacaktır. Bilinsin ki bunu ele almazsak, Kıbrıs sorunu çözülse dahi, bu kamu borcu ayağımıza büyük bir pranga olacaktır.
Ha 2019 Kıbrıs sorunu ve bölgemize ne getirecek? Müneccim değilim. Ama son gelişmelerle birlikte 2019 içinde çok büyük belaları Doğu Akdeniz, Bölge ve Kıbrıs’ta yaşamak ihtimali güçlüdür. Bu yüzden ekonomiyi temelli bir şekilde ele almaya, demokrasi, barış mücadelesine hız katmaya ve ortak toplumsal akıl sağlamaya ağırlık vermeliyiz. 2019 aklın ve emeğin çok işlek olması gereken bir yıl…