İngiliz Okulu’nun sınavını kazanınca babam beni okul üniforması dikmesi için Terzi Hoca’ya götürdü. Lacivert ceket ve kurşuni pantolon dikilecekti.
“Biraz büyük dik,” dedi babam, “hemen küçülmesin.”
“Hayır tam üstüme göre olsun,” dedim ben.
Kalın camlı gözlükleri hep burnunun ucunda olan Terzi Hoca “Tamam, merak etme,” dedi. “Tam üstüne göre olacak.”
Terziden kumaşın kokusunu daha kaybetmemiş olan yeni bir kat almak hoş şeylerden biridir.
Birkaç defa provaya gittikten sonra sabırsızlıkla beklediğim elbiseyi teslim alma zamanı geldi.
“Giy bakalım,” dedi Terzi Hoca ve uzun bir aynanın karşısında lacivert ceketi özenle üstüme geçirdi.
Kendimi hâlâ o aynada görüyorum.
Babamın dediği olmuştu. Ceketin kolları parmaklarımın başladığı yerde bitiyordu. Omzu ve uzunluğu da ileriki yaşlardaki bana göre idi. Pantolon yerlerde sürünmüyordu ama sadece onu göbeğimin epey üstüne çektiğim için.
Ağlamadım ama ağlayabilirdim.
Terzi Hoca elbiseyi toplu iğnelerle tutturduğu beyaz kâğıda sardı ve elime tutuşturdu.
Eve gidince “Ben bunları giymiyorum,” diye bağırarak paketi bir koltuğun üzerine fırlattım.
Ama giydim, tabii. Hem de yıllarca.
Şimdi zenginler terzide elbise diktirebilir. Benim elbisem zengin olduğumuz için değil, o zamanın Lefkoşa’sında hazır elbise olmadığı için terzide dikildi. Beyaz okul gömleklerimi de yakasını bir türlü beceremeyen annem dikiyordu.
Bir çift de ayakkabım vardı. Altı delinince mahallenin çangarında altına pençe vurdurup giymeye devam ediyordum.
Hemen hemen bütün Türk öğrenciler benim durumumdaydı. Birkaç zengin çocuğu hariç, çoğumuz bir ceket bir pantolonla okul yıllarımızı tamamladık.
Giysi ve moda okul yıllarımda ne benim ne de arkadaşlarım için bir konu idi. Erkeklerden bahsediyorum, tabii. Kızlar galiba daha çok elbise diktiriyorlardı.
Sonra yıllar geçti ve bütün dünya gibi ben de bir giysi tsunamisinin altında kaldım. Yoksunluk yıllarının açlığını giderircesine yıllarca dolaplarıma giysi taşıdım.
Giyim üretiminde sürdürebilirliği amaçlayan Ellen MacArthur Vakfı’nın tespitlerine göre, 300 milyon insan çalıştıran, 1.3 trilyon dolar değerindeki giyim endüstrisinde olağanüstü bol üretim ile olağanüstü israf el ele gidiyor.
Dünya çapında üretim son 15 yıl içerisinde aşağı yukarı ikiye katlanırken herhangi bir giysinin giyilme oranı yüzde 36 azaldı.
Tahminlere göre H&M ve Zara gibi hızlı moda üreten şirketlerin ürünleri bir yıldan az bir zaman içinde elden düşüyor.
Saniyede bir, bir çöp kamyonu muadili giysi ya yakılıyor ya da çöplüklere boşaltılıyor.
Giyim sektöründeki devasa israfa hem pandemi nedeniyle satışları azalan üreticiler, modacılar hem de tüketiciler uyandı. Umarım benim ergenlik
yıllarımdaki bir-kat-elbise bir-çift-ayakkabı günlerine dönmeyiz ama tüketen ve kirleten bugünkü savurganlık da biter.
Adidas, Burberry, Nike ve H&M ve gibi ünlü markaların desteklediği
Ellen MacArthur Vakfı’nın raporunda* bu yönde birçok öneri var.
https://www.ellenmacarthurfoundation.org/assets/downloads/A-New-Textiles-Economy_Full-Report_Updated_1-12-17.pdf
Yok elbiseden çok elbise savurganlığına
Paylaş
ruh ikizi 4 Yıl Önce
Evet, hepimiz aynıydık o yıllarda. Babamı üzmüşlüğüm de vardır. Şimdi de dolaplarımız dolu.
ali özdemir 4 Yıl Önce
Pantolana göre tişort ona uygun ayakkabı çanta derken bu sarmal devam eder kadınlarda. tekstili yüzde 60 kadın yüzde 20 çocuk yüzde 20 erkek içindir
Hasan Nuri 4 Yıl Önce
Güzel ve Nostaljik bir yazı, İngiltere gibi tüketim ülkelerinde, en çok giyisi satan mağaza zincirlerinden PRİMARK model çokluğu ile en ucuz fiyatlarda elbiseler satıyor ordan her hafta yeni moda bir giyisi almak çok mümkün, Primark giyisileri yüzde 90 polyester ( petrol ürünü) kumaşlardan yapılmıştır, eskiyen veya giyilmeyen suni kumaşlardan yapılmış giyisiler geriye dönüşüm için gemiler dolusu Çin’e gönderiliyor ve yeniden kumaş olup giyisi olarak primarka geri geliyor , Primarktan modanın bir gömlek fiyatı £6 yine bir polyester kazak £6 dir MOSS BROS gibi takım elbise mağaza zinciri ise Recycled Wool ( geriye dönüşmüş yün kumaş) kullanıyor Tecrübeli değilseniz farkını bile anlayamıyorsunuz, Organik kumaşların her gün azaldığı dünyamızda giyisilerimizin de geriye dönüşümlü olması kaçınılmazdır, Yorum biraz uzun olmuş özür dilerim,
Fevzi Ogelman 4 Yıl Önce
Ingiliz Okulu doneminde o zaman Lefkosads bir gomlekci kadin vardi. Kardesim Tozun (Bahceli) ile ben annemiz tarafindan bayramlarda bu gomlekci kadina gonderilirdik, olcumuz alinir ve gomleklerimiz dikilirdi.
Abdi DURGEL 4 Yıl Önce
"Çangar" hiç duymadım.Sanırım yerel bir sözcük.
Hasan Nuri 4 Yıl Önce
Güzel bir statiktik, Genel olarak modeller Bayan elbiselerine odaklanmıştır ve en çok model değişikliği Bayan elbiselerindedir, tabii ki bayanlar değişen modellere daha meraklıdırlar ve ayda bir yeni model elbise alma ihtiyaci duyuyorlar, Erkekler ise örneğin bir takım elbiseyi yıllarca giyebiliyorlar, Erkek giyisi modelleri Bayanlara nazaran çok az ve yavaş değişiyor. Erkeklerde de moda ilgisi olsa bile Bayanlar kadar Elbise almıyorlar. Bunu bir M&S mağazasına girdiğiniz zaman net bir şekilde görebiliyorsunuz,
Şakir Katman 4 Yıl Önce
İlkokulu biitirdiğimde onbir yaşında ve ufacık tefecik bir çocuktum.Beni askeri ortaokula yazdırdılar.Okulda bana bir üniforma verdiler ki içine benim gibi bir kişi daha sığardı.Müsamereye benziyordu ama gerçekti :))
Gurel ASIK 4 Yıl Önce
gurur ve kivirden uzak samimiyet kokan hakikati ortaya cikarmaya odakli bir yazi.
Hamdi Aydemir 4 Yıl Önce
68 yaşındayım. Hala ceket giymekten haz etmem. Neden? Babamın terziye " Biraz zengin dursun" demesi ve terzinin gelecek seneki bedenime göre dikmesinden...
aliozdemir.net 4 Yıl Önce
Sayın Münir Sizi 86 yılından beri okurum. Hala yazılarınız şevk ile okunuyor. Dünyanın en iyi köşe yazarları sıralaması yapılsa ilk 100 arasında yeriniz olur. Her yazınız bir bilgi sunuyor. Türk medyasında kalem oynatan 2000 kadar köşecinin 1990 tanesi çöp değerinde. Saygılar. Ali Özdemir www.aliozdemir.net Bolu
nusret okumuş 4 Yıl Önce
lise için dikilen takım elbisemin pantolonu ilk yıkanmasında müstakil evimizin balkondaki ipinden çalınmıştı sonrasında ilk ve tek takım elbisem evlenirken düğünde oldu.