Diyalog Gazetesi
2024-10-15 09:39:51

Bitmeyen bir gülüp oynama olan hayatlar 

Metin MÜNİR

metinmunirt24@gmail.com 15 Ekim 2024, 09:39

Avlayarak ve toplayarak yaşayan toplumlar son yıllarda ilgimi çeken konuların başında geliyor. 
Bunlara antropolojide “ilkel toplumlar” adı veriliyor. 
Bu konuda daha fazla şey öğrendikçe şu karara varıyorum ki esas ilkel olan bizler, yani modern dünyada yaşayanlarız.
Onlar daha şenlikli ve mutlu ve tasadan uzak bir hayat yaşıyorlardı. Daha özgür ve hatta sağlıklıydılar, çünkü daha iyi besleniyorlardı ve cinsel açlık çekmiyorlardı. En iyi yaptıklarından biri ise bizim en kötü yaptığımız şeydi: çocuk büyütmek. 
Bugün acaba sorunlu çocuğu olmayan aile var mı?
Kalkınma ve modernleşme denilen sürecin en önemli sonuçlarından biri, geleneksel aile yapısının bozulması oldu. 
Dünyanın birçok ülkesinde aileyi geçindirmek için ebeveynlerin her ikisi de çalışmak zorundadır. Günün neredeyse tamamını evden uzakta geçiren anne babalar bitkin eve dönüyorlar. Çocuklarına yeterli şefkat ve özeni gösteremiyorlar. 
Doğum ile ilkokul arasındaki dönemde çocuğun en çok ihtiyacı olan şey anne kucağı, sevilmek, güven kazanmak, oynamaktır. Bunlardan mahrum büyüyen çocuk sağlam kişilikli değil, sorunlu bir yetişkin olur.
“Çocuk adamın babasıdır,” derler. Demek istedikleri çocukluğunun nasıl geçtiğinin yetişkin kişinin karakterinin oluşumunda büyük öneme sahip olduğudur.
1950’lerde Kongo’daki pigmelerle üç yıl yaşayan İngiliz antropolog Colin M. Turbull’un (1924-1994) kitabından* öğrendiklerim:
Ormanda, nehir kenarında, dallardan ve yapraklardan yapılmış kulübelerde yaşayan pigmelerin çocukları kabiledeki herkesi anne baba veya nine dede olarak bilir. Anne babasına özel bir sevgisi vardır, ama ağladığında onu en yakınındaki pigme teselli eder, iyi bir şey yaptığında ödüllendirir, yaramazlık yaparsa cezalandırır. Çocuk küçük yaşta bilir ki herkesin çocuğudur ve hepsi de ormanın çocuğu. 
Çocukların, kampın biraz ötesinde oyun yerleri vardır. Oradan nehrin havuz yaptığı sığ suda istedikleri kadar yüzerler. Dallara bağlanıp sarkıtılan sarmaşıklarda Tarzanlık yaparlar. Küçükler neredeyse yürümeye başlamadan bu sarmaşıklara tırmanmayı öğrenir.
En sevilen oyunlardan biri, genç bir ağacın üst dallarına tepesi eğilinceye kadar tırmanmak, zemine değince hep birlikte yere zıplamaktır. Atlayamayanlar diğerlerinin kahkahaları arasında dikleşen ağacın tepesinde kalır. 
Babalar oğlan çocuklarına yay ve ucu küt ok verip okçuluğa başlatır. Kız çocukları annelerinden sepet örmeyi öğrenir. 
“Çocuklar için hayat sağlıklı dayak damlalarıyla karışık bitmeyen bir gülüp oynamadır,” diye yazdı Turnbull. “Gün gelir yetişkin olurlar, oynadıkları oyunlar oyun olmaktan çıkar, ciddi olur. Artık avlanan gerçek hayvanlardır, ağaçlara kovanlardan bal çalmak için tırmanılır ve sarmaşıklarda yapılan akrobasi, bir yabani hayvandan kaçmak veya ava yaklaşmak içindir. Bu o kadar tedrici olur ki yetişkin olan çocuklar bunu neredeyse fark etmez, çünkü mağrur ve ünlü avcılar oldukları zaman bile hayatları kahkaha ve eğlence doludur.”

* Colin M. Turnbull /The Forest People.


29 Ocak 2022

Yorumlar (3)

Ruh ikizi 1 Ay Önce

T24 ve diyalog gazetesinde çıkan tüm yazıların bir kitapta toplanması mümkün değil mi? Ailesine selamlarımla.

Ege’de Bir Sahil Kasabası 1 Ay Önce

Yine 2022 yılından bir yazı ama neyse… Metin Bey, Türkiye’de ekonomi ve hukuktaki sıkıntılar bıraktığınız gibi belki daha da kötü devam ediyor. Sizin yazılarınızın bir özelliği de, bizi yaşadığımız bu sıkıntılardan çıkarıp, adeta fiziki bir tat vererek, bilmediğimiz başka dünyalarda gezdirip öğretmenizdi yukarıdaki yazıda olduğu gibi. Özellikle “bahçe” yazılarınız ise okurlar arasında sanki bir başka seviliyordu. Şimdi o bahçedeki güz dönüşümünü anlattığınız, kuşlardan haber verdiğiniz, geceleri dağdan esen rüzgârın camı kapattırıp kapattırmadığını, sandıktan yorganı çıkarıp çıkarmadığınızı anlattığınız bir yazıyı okuyabilseydim eğer, ruhum başlıktaki gibi “gülüp oynama” hâlinde olurdu. Çok özlüyorum… Şimdi bir bahçe yazınızı bulup okuyacağım, size bir kere daha minnetle teşekkür ederek…

Ege’de Bir Sahil Kasabası 1 Ay Önce

Evet, okudum ve yine harika bir yazı okudum. Eğer sizler de okumak isteseniz; 7 Eylül 2012 tarihli Milliyet gazetesindeki “Eylül” yazısıydı okuduğum.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.