Diyalog Gazetesi
2017-08-04 06:48:27

Yeter ki niyet olsun

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 04 Ağustos 2017, 06:48

 Üniversitelerin ve üniversite mezunlarının sayısında patlama yaşanıyor...
Bazıları bunu ‘büyük bir başarı ve gurur vesilesi’ olarak görebilir...
Ne var ki; üniversite sayısının veya üniversiteli insan sayısının artması, KKTC’yi ‘kültür’ yönünden ileri bir noktaya getirmedi...
Tam tersi her alanda ciddi bir gerileme yaşanıyor...
Üniversite bitiren gençlerin büyük bir kısmı, göbekten bağlı olduğumuz Türkiye’nin Başbakanını bilmiyor...
Kendi tarihini de bilmiyor...
İngilizce konuşamıyor...
Sosyal alanlarda yetersiz kalıyor...
Yıllar öncesinde öğretmenlerimiz, kültürlü, üretken ve çalışkan bir gençlik yetiştirmek için büyük çaba harcardı...
Ancak bu özellik de büyük ölçüde kayboldu...
‘Demokratik hak ve adalet’ adı altında eğitim süresi kısaldı...
Öğretmenler, sınıflardan daha çok grev kuyruklarında yer aldı...
Çocukların beyinlerine farklı ideolojiler pompalandı...
Suçların yok denecek kadar az olduğu dönemde bu ülkenin Islah Okulu vardı...
Sonra bu okulu da kapattılar...
Suçların patlaması karşısında herhangi bir adım atmadılar...
Basit bir hırsızlık olayı yüzünden cezaevine gönderilen gençleri, ağır uyuşturucu veya cinayet davalarından mahkum olanlarla aynı koğuşa gönderdiler...
Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir devlet düzeni?..
Din adamları nerede?
Eğitimin adresi okullardır...
Ancak sosyal yönden dayanışma ruhunun gelişmesini, insanlar arasındaki yardımlaşmayı ön plana çıkaran bir başka kurum da din işleridir...
Bizim ülkemizde Mevlit Kandili resmi tatildir...
Suudi Arabistan’da, Türkiye’de veya diğer Müslüman ülkelerde bile kandil tatili yoktur...
Ancak KKTC’de Mevlid Kandili’ni resmi tatil olmaktan çıkaramadık...
Çünkü önceliğimiz güçlü bir devlet, başarılı ve güven dolu bir gençlik yaratmak değildir...
Önceliğimiz devletin elinde olanı ve olmayanı yok etmek, batırmak ve geçici bir çıkarın üzerine oturmaktır...
Önceliğimizde sağlam bir gelecek düşüncesi yoktur...
Bugün hayatta iken üzerine titrediğimiz çocuklarımızın gelecekte hangi şartlarda yaşayacaklarını düşünmeden hareket edebiliyoruz...
Demokrasiyi, hak ve özgürlükleri kendi çıkarlarımıza göre yorumluyoruz...
Bizleri yıllarca destekleyen ve her açıdan besleyenleri bir anda terk etmeyi ve yaşam hakkımızı elimizden almak isteyenlerin yanında yer almayı düşünebiliyoruz...
Bunlar çok üzücü, çok acı veren şeylerdir...
Ama gerçeklerdir...
Kiliselerde neler oluyor?
Bir de Rumlara bakalım...
Bundan 43 yıl önce büyük bir felaket yaşadılar...
Bizlere yıllarca çektirdikleri işkencenin çok daha fazlasını çektiler...
Yine 5 yıl önce ikinci bir felaketle yüzleştiler...
Bu kez ekonomik açıdan iflas ettiler...
Her iki olayın da Anavatanları Yunanistan’dan kaynaklandığını biliyoruz...
Buna karşın Anavatanlarına tek söz söylemediler...
Halen 50 bin işsizleri olduğu halde, Yunanistan’dan gelenlere iş verdiler, ekonomik destek sağladılar...
Bunlar ‘sadakatin’ ve ‘dayanışmanın’ en somut örnekleridir...
Rumlarda dine bağlılık vardır...
Kuzeydeki kiliselerde bile dini ibadet olduğu zaman nasıl koştuklarını ve nasıl coştuklarını gördükçe “bravo insanlara” diyoruz...
Gerçekten bravo...
Sonuca gelelim...
Tam 11 yıl direndikten sonra 1974’te özgürlüğümüzü kazandık...
Mücadeleyi askeri zaferle sonuçlandırdık...
 Ne var ki; aradan 43 yıl geçtiği halde askeri zaferi ekonomik zaferle taçlandıramadık...
Siyaset çökmüş...
Toplum parçalanmış durumda...
Bunu tersine çevirecek adımlara ihtiyaç vardır...
Niyet varsa, başarmak zor değildir...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.