Diyalog Gazetesi
2017-01-09 08:02:12

Yanlış hesap Bağdat’tan döner

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 09 Ocak 2017, 08:02

 KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı Cenevre’ye pek umutlu gitmedi...
 Bunun ana nedeni; Rum lideri Anastasiadis ile yapmış olduğu son görüşmelerde, tek taraflı taleplerin devam etmesidir...
 Daha önce çok kez yazdıklarımızı bir kez daha tekrarlayalım:
 Rum tarafı son 43 yılda ilk kez Türk tarafına ‘4 temel özgürlüğün uygulanmasını’ kabul ettirdi...
 İsteyen istediği yerden mülk alabilecek, iş kurabilecek ve orada yaşayabilecek...
 Yerleşimde herhangi bir sınırlama olmayacak...
 Böylece ‘iki bölgelilik’ çok kısa bir süre içinde bozulabilecek...
 Yine ilk defa mülkiyet konusunda ilk sözün mal sahibinde olmasını başardı...
 Anastasiadis’in itirafına göre; Rum tarafı 1960 Anayasası’ndan daha önemli haklar elde etti...
 Kıbrıslı Türklerin nüfusu 4’e bir olarak kilitlendi...
 Her yeni Türk’ün vatandaşlığına 4 Yunan vatandaşlığı karara bağlandı...
 Buna göre adanın nüfusu 220 bin Türk, 804 bin de Rum’dan oluşacak...
 Tüm limanlarda yönetim federal devlette olacak...
 Tüm çalışma izinleri federal devletin onayına bağlı olacak...
 Tüm üniversiteler federal devlet tarafından denetlenecek ve izin alacak...

Hala “doymadım” diyor
 
Sadece bu maddelerin uygulanması, Kıbrıslı Türklerin çok kısa sürede yerlerde sürünmesi, ekonominin dibe vurması, on binlerce insanın ‘parasını ödeyerek satın aldığı mülkü’ kaybetmesi gibi büyük tehlikeler içeriyor...
 Çok iyi niyetliler “olmaz canım” dese de, çok şeyin olabileceğini görmek zor değildir...
 Peki bunca tavizi koparan Rum tarafı neden hala ‘Dönüşümlü Başkanlığı’ kabul etmedi?..
 Neden hala garantilerin tamamen ortadan kaldırılması üzerinde ısrar ediyor?..
 Neden hala 650 Türk ve 900 Yunan askerinin sembolik olarak adada bulunmasını reddediyor?..
 Bu soruların yanıtı çok basit...
 Çünkü adamlar açık ve net bir şekilde bizlere şunu söylüyor:
 “Bu adada Türkiye’nin izi kalmamalı...”
 İyi güzel de, Yunanistan her geçen gün adadaki varlığını daha da sağlamlaştırıyor!..
 Son iki yıl içinde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ile Yunanistan, Mısır ve İsrail arasında ‘Ortak Stratejik Anlaşmalar’ imzalanmadı mı?..
 Yunanistan ile ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ arasında ‘Ortak Savunma Doktrini’ yok mudur?..
 Öyleyse; bizimle dalga mı geçiyorlar?..
 Ortak Savunma Doktrini’nin ne anlama geldiğini herhalde Falcı Elmaziye’ye soracak değiliz...
 Olası bir tehlike durumunda ikisinin birlikte müdahale etmesini öngören bir anlaşma yapılırken, diğer yandan Yunanistan’ın “Ben garantörlükten vazgeçtim” demesi hiç de inandırıcı değildir...

Doğal gaz anlaşmaları
 
Müzakerelerin devam ettiği bir dönemde Rum liderliğinin Mısır, İsrail ve Yunanistan ile doğal gaz anlaşmaları imzalaması da tek yanlı çıkar ve hakimiyet anlayışının bir ürünüdür...
 Türk’ün Barbaros gemisini geri çektirirken, çok sayıda yabancı şirketi adaya getirerek tek yanlı doğal gaz araması yapmak ve Türkiye ile KKTC’yi tamamen dışlamak, aslında gerilimi tırmandıran, son derece tehlikeli bir harekettir...
 Buna karşın Türkiye bugüne kadar büyük bir sabırla müzakerelerin devamını sağladı...
 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her zaman “bir adım önde” siyaseti izledi...
 Bürgenstosck’ta, dönemin Yunan Başbakanı Karamanlis’e uzattığı barış eli havada kaldığı halde, ikinci bir buluşmanın Cenevre’de gerçekleşmesini kabul etti...
 Yunanistan Başbakanı’ndan önce 5’li konferansa katılacağını açıkladı...
 Ne var ki; Yunanistan ve Rum liderliği, bu iyi niyetli girişimi ‘Türklerin tükenişi’ olarak niteledi...
 Böylece ‘daha çok taviz’ politikası devam ettirildi...
 Daha da taviz ne demek?..
 Türkiye’nin tüm askerlerini adadan çekmesi ve garantörlükten vazgeçmesi...
 Peki neden?..
 1960’taki koşullar değişmiş de ondan?..
 Bizim liderimize bile bu masalı yutturmaya ve onun aracılığıyla Kıbrıslı Türkleri kandırmaya çalıştılar...
 1960’taki şartların Rumların lehine değiştiğini söyleyen bizzat Anastasiadis değil midir?..
 Öyleyse hem şartları kendi lehine çevireceksin, hem de Türkiye’yi bir daha dönmemek üzere buradan sepetleyeceksin...
 Doğal gazı Yunanistan’la paylaşacaksın...
 Kıbrıslı Türklere son 42 yılın ‘mülkiyet kullanımından’ kaynaklanan kira ve tazminat tezgâhları kuracaksın...
 EOKA-B’nin yerine ELAM’ı hayata geçirip, Kıbrıslı Türklere topuzlarla, demir çubuk ve bıçaklarla saldırmalarına göz yumacak, sonra da bana “Bir Avrupa ülkesinde garantilere gerek yok” diyeceksin...
 İyi niyetle ve sabırla ‘bir adım önde’ siyasetini uygulayan Sayın Erdoğan’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı olduğunu unutacaksın...
 Gerçekten trajikomik bir durum var...
 Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un dediği gibi Kıbrıs’a sadece 70 kilometre mesafedeki Türkiye’yi ‘Bir daha dönmemek üzere’ buradan gönderirken, 900 kilometre uzaklıktaki Yunanistan’ı ‘Doğal gaz üssü’ yapacak; birlikte Ortak Savunma Doktrini imzalayacaksın...
 Bunca zaman iyi niyetle sürdürülen müzakereleri yeniden çıkmaza sürüklemek için bundan daha büyük bir stratejik hata olamazdı...
 Kıbrıs’ın kuzeyini deniz altından döşenen su borularıyla Anadolu’ya bağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; diğer yandan Rum ve Yunan liderliği istedi diye Türkiye’yi, Kıbrıs’tan koparan bir lider olabileceğini düşünenlere acımak gerekir...
Bunu asla yapmaz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.