Gerçekten kendimizle gurur duydum, Performansımızdan hiçbir şey kaybetmedik. Çünkü dünyanın pek çok yerinde, 10 yılda bir gündeme gelen konuları biz bir hafta içinde, birimize girerek yaşadık. Ama ne kaldı geride diye sorduğumuzda ise, “na sana, na bana, ne galdı Hasan’a” sözü...
Onca kargaşadan sonra, hiç konuşulmayanın önemli konular olduğunu görürüz. Bunlardan biri, Sağlık Bakanı Sayın Ünal Üstel’in, kanser hastalarının ilaçları için söylediği; “13 milyon TL bulunamadığı için ilaç alamadıkları” açıklamasıdır. Ama bu, haftanın tartışmaları içinde yer alamadı. Eylül’de okullar açılacakmış. Üniversitelerde yüz yüze eğitime geçilmesi gerekiyor. Peki nasıl? Evet maske, mesafe, hijyen, aşı önemli. Peki bunlar yeterli mi? Kapalı alanların havalandırması ne olacak? Hele havalar soğuyunca, dersliklerde, kapılar pencereler kapatılacak. O kapalı alanlarda havalandırma işi ne olacak? Karbondioksit ölçümü gerekecek, bu ne olacak? Eğitim, Sağlık, Maliye Bakanlığı; Başbakanın koordinasyonunda bu işi ilgili sivil toplum örgütleri ve bilim insanları ile ele alması gerekir. Bu bir kaynak ister. Aşı almak için oluşturulacak bir fona katkı konusunu gündeme getiren iş insanlarını, bu havalandırma aletlerinin alımı için fon oluşturmaya davet mümkün değil mi? Eğitimi açarken, riski en aza düşürecek, klasik tedbirlerin dışında, yeni bir katkı getirmek gerekmiyor mu? Toplumsal bir seferberlik gerekmez mi? Ama bunları, sizin gibi düşünmeyenleri, hainlikle suçlamakla sağlayamazsınız. Hele “kefenimi” giydim ucuz hamaseti ile bu hiç olmaz.
Bu turizm için de geçerli. Hala toplumun çok önemli bir bölümünü etkili bir aşılama programına alamadık. Bunu, Güneyde aşılamada oluşan tıkanıklığın etkisi ile artan vaka sayılarının, turizm için ciddi bir nefes borusu haline getirdikleri, İsrail Pazarını tıkadığı gerçeği ile değerlendirmek gerekir. Dolayısı ile aşılamada etkin kampanya içine girmezseniz, bu ülke ekonomisi için cinayet olur.
Kanser hastaları için ilaç yok. Eylül’de ilk, orta eğitim okullarını ve üniversiteleri yüz yüze eğitime açmak zorundayız. Ama klasik tedbirlerin yanına, sağlıklı havalandırmayı ele almıyoruz.
Bunun yerine hamasetle, iç siyasette yaklaşan seçimleri milli duygulara oynayarak atlatma küçük hesapları ile gün geçirme geçerli. Bakın kolaycılığın son örneği, BMGK Maraş konusunda aldığı son karara dönük erk sahiplerinin gösterdiği tepkidir. “Rum-Yunan propagandasının etkisi ile hareket ettiler.” Kardeşim siz kendi elinizle, kendi ayağınıza iki kurşun sıkıyorsunuz. Biri, sizin dışınızdaki herkesi, “Rum ve Yunanlılarca aldatılan” ahmaklar konumuna itiyorsunuz. İkincisi ise, “Rum ve Yunanlıların” tüm dünyayı aldatacak güce sahip olduklarını ilan ederek, onları yüceltiyorsunuz.
Ama hangi hataları yaptığınız, hangi işi eksik yaptığınızı sorgulamıyor, sorgulamayı bir yere bırakın, bunun düşünülmesini dahi engellemeye çalışıyorsunuz. Bu nedenle yalnızlaşıyoruz. Ama bundan da kendi dışımızdaki herkesi suçlayarak, düşmanlaştırarak kendi yalnızlığımızı dayanılmaz bir erkte kalmak veya onu ele geçirmek motivasyonuna bencilce dönüştürmeyi siyasi meziyet sayıyorsunuz.
Son hafta, bunları misli ile yaşadık. Ne kaldı bize? BMGK 5 Daimi üyesi, AB, Hindistan, Müslüman ülkelerin çoğunluğu karşımızda. Azerbaycan ve Pakistan da bize; “Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli” şarkısını söyledi. Yani kocaman bir yalnızlık! İçte de karmaşa ve cepheleşme.
“Uzaktan sevmek, aşkların en güzeli”
Paylaş