Diyalog Gazetesi
2015-12-02 09:00:03

Üç önemli konu

Reşat AKAR

rakar@diyaloggazetesi.com 02 Aralık 2015, 09:00

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda son 41 yılın en hareketli günlerini yaşıyoruz...
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile gerçekleştirdiği görüşmede, Anavatan olarak cesaretlendirici desteğin süreceğini belirtti...
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise, çözüme destek vermek amacıyla adaya geldi...
Lavrov’un ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin ziyareti izleyecek...
Kuşkusuz; Kıbrıs’ın önemi her zamankinden daha büyüktür...
Bir tarafta Ortadoğu krizi, diğer yanda zengin doğal gaz yataklarına ulaşılması...
Batılı ülkelerin hedefi, Kıbrıs’tan çıkacak doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasıdır...
Avrupa Birliği, sadece gaz meselesinden dolayı Kıbrıs’taki çözümsüzlüğü sona erdirme gibi ağır bir sorumluluk altındadır...
Ne var ki; Kıbrıs sorununu çözecek olan ne Avrupa’dır, ne de Rusya...
Kıbrıs sorununu çözecek olan bu adada yaşayan iki toplumdur...
Ve bu iki toplumun Anavatanlarının izleyeceği siyasetlerdir...
Kıbrıslı Türklerin Anavatanı Türkiye, 1963 yılından beri Kıbrıs’taki Türkleri destekleyen, açlıktan, işsizlikten ve katliamlardan kurtaran tek devlettir...
Kıbrıs Cumhyuriyeti’nin 1960’ta kurulmasından 3 yıl gibi kısa bir süre sonra devlet kurumlarından dışlanan ve işsiz kalan Kıbrıslı Türklerin maaşlarını Türkiye gönderdi...
Köylerini, evlerini terk etmek zorunda kalan binlerce insanın yiyecek ihtiyaçlarını yine Türkiye karşıladı...
Türkiye; 15 temmuz 1974 faşist Yunan darbesi gerçekleşmeseydi, adaya askeri çıkarma yapmazdı...
Türkiye’yi buraya davet edenin bizzat Yunan Cuntası olduğunu artık herkes kabullenmeli ve ‘işgalci’ suçlaması yapmak yerine, yaşatılanlardan dolayı Türk halkından özür dilenmelidir...
Sağlam bir çözüm
Kıbrıslı Türkler olarak, geçmişte yaşadığımız her türlü sıkıntıya, can ve mal kaybına karşın artık bu adada kalıcı bir anlaşmanın olmasından yanayız...
Her fırsatta Türkiye’nin önüne Kıbrıs engelini çıkaranlar da bizlerin ne kadar iyi niyetli olduğunu bilmektedirler...
Ne var ki; Rum tarafından bugüne kadar beklenen yakınlığı göremedik...
Rumların gelmiş, geçmiş liderleri, kendi gençlerine, bu güzel adayı Kıbrıslı Türklerle paylaşmak ve iyi geçinmek zorunda olduklarını anlatmadılar...
Tam tersi eğitim kitaplarını Türk düşmanlığı üzerine geliştirdiler...
Rum okullarında hala bu kitaplar okutuluyor...
Rum gençleri hala, Türk düşmanlığı üzerine kışkırtılıyor...
Daha iki hafta önce yaşanan bazı tatsız olaylar, bunun en somut kanıtıdır...
Öyleyse; bu gerçekleri bilerek bir anlaşma talep edeceğiz...
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, önceki gün Türkiye’den gelen gazeteciler cemiyetlerinin başkanlarına düşüncelerini aktarırken, 3 önemli başlıktan söz etmiş ve “bizler Rum adasında azınlık olarak yaşayacak insanlar değiliz” demişti...
Bu son derece isabetli bir mesajdır:..
Burada iki toplum yaşıyorsa, mutlaka iki ayrı bölge ve siyasi eşitlik istiyoruz...
Mülkiyet sorununun, on binlerce yeni göçmen yaratarak değil, tazminat ve takas önceliğiyle çözümlenmesinin şart olduğunu vurguluyoruz...
Ve hepsinden önemlisi Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün devamını şart koşuyoruz...
Bizler, Yunanistan’ın garantörlüğünün devamına karşı değiliz...
Neden mi?..
Onlara saldırma niyetimiz yok da ondan...
Öyleyse onlar neden Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıkıyorlar?..
Bizlere yeniden saldırma niyetleri yoksa, bunu neden istemiyorlar?..
Düşünceleri, hedefleri ve korkuları nedir?..
Bu soruya tatmin edici yanıt vermelerini diliyoruz...
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.