Türkiye; son 17 yıllık sürede Kıbrıs sorununun çözümü konusunda büyük çaba harcadı... Hiç kimse bunu inkar edemez...
“Bir çakıl taşı vermeyiz” siyasetini terk ederek; 2004 yılında Maraş’ın, Güzelyurt’un ve daha birçok bölgenin Rumlara iade edilmesini kabul etti... Ayrıca 40 bin kişilik ordusunu geri çekmeyi, bunun yerine sadece sembolik anlamda 650 kişilik Türk Alayı bulundurmayı da kabul etti...
Rumlar 2004 referandumunda Annan Planı’nı kabul etmiş olsalardı; Maraş kenti bugün turistlerle dolup taşacak, bundan milyarlarca liralık gelir sağlayacaklardı...
Yaklaşık 60 bin Kıbrıslı Türk bir kez daha göçmen olmayı kabul ederken, 80 bin dolayında Rum Maraş’la birlikte eski evlerine dönme şansı bulacaktı...
Ne var ki; AB üyeliğini garantileyen Rum liderliği bu planı reddetti...
Türkiye’nin gün gele AB’nin şartlarına boyun eğeceğini ve Kıbrıs’ı gözden çıkaracağını hesap ederek, adanın yeniden bütünleşmesine engel oldu...
Bir başka hesapları ise; Türkiye’nin terör ve sınır komşularında yaşanan olaylar nedeniyle çökmesiydi...
Ama bu hesap da tutmadı...
PKK ve diğer terör faaliyetleri Türkiye’yi teslim alamadı...
Türk milleti 15 Temmuz FETÖ darbesinin de üstesinden geldi...
İkinci deneme de başarısız oldu
Türkiye; Birleşmiş Milletler ve AB’nin telkinlerini de dikkate alarak Kıbrıs konusunda yeni bir girişim yapılmasına karşı çıkmadı... Tam tersi ilk defa garantilerin dahi müzakere konusu yapılmasını kabul etti...
Mülkiyet konusunda Rumlara ‘hayal bile etmedikleri’ tavizlerin verilmesine engel olmadı... KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açılımlarına destek çıktı...
Rumlar bunu da kabul etmedi...
Çünkü niyetleri siyasi eşitliğe dayalı federal bir çatı altında birleşmek değildir...
Rum siyasi liderliği müzakere sürecinde bunu saklasa da kilisenin başı federasyonun olamayacağını itiraf etmek zorunda kaldı...
Rumların mevcut eğitim sistemi değişmediği sürece; iki toplumun bir arada yaşamasının mümkün olamayacağını Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da Crans Montana sonrasında açıkladı...
Yabancı diplomatik gözlemciler de bunu gayet net bir şekilde biliyor...
Gelinen noktada yapılması gereken; Rum tarafının ırkçı yaklaşımları terk etmesi ve Kıbrıslı Türklerle kalıcı bir anlaşmaya olumlu karşılık vermesidir…
Ancak; bu tavır değişikliği gerçekleşinceye kadar kendi evimizi düzene koymaktan da geri duramayız...
Güçlü destek sürecek
Kıbrıs Türk halkının en büyük şansı; Anavatan Türkiye’nin artarak devam eden maddi ve manevi desteğidir... KKTC’li politikacıların popülist icraatlarına karşın, Türkiye’nin yardımları sayesinde gerçekleşen güzel şeyler vardır...
Bu yardımların devamı, adanın geleceği açısından çok önemlidir…
Öncelik ‘tam teşekküllü’ yeni bir hastanedir... Bunun dışındaki öncelikleri şu şekilde sıralayabiliriz:
*Ercan-Dağyolu-Girne arasındaki bozuk yolların yenilenmesi…
* Girne-Lapta yolunun çift şerit haline getirilmesi… *Lefkoşa-Girne, Lefkoşa-Gazimağusa, Lefkoşa-Güzelyurt ana yollarında eksik koruyucu bariyerlerin bir an önce tamamlanarak can güvenliğinin sağlanması... * Anamur suyunun yeniden adaya ulaşması için tamirat çalışmalarının kısa sürede tamamlanması ve adanın susuz kalmaması…
*Üretimi pahalılaştıran, evlerimizi karartan yüksek maliyetli elektrik üretiminden kurtulmak... Bunun için deniz altından kablo ile elektriğin bir an önce gelmesi...
*Hava ulaşımında fiyatların aşağılara çekilmesi, yeni uçuş noktalarının devreye girmesiyle birlikte turizm faaliyetlerinin geliştirilmesi...
Bunlar, Kuzey Kıbrıs’ta yaşam kalitesini artırmaya yönelik hayati projelerdir ve bir an önce gerçekleştirilmelidir...
Op.Dr.İlkan Ertuğ 5 Yıl Önce
Türk Tarafı sürekli vermeye,Rum Tarafı da sürekli almaya alıştı/alıştırıldı.Türk tarafı illâ ki vereceğim diye ısrar etmekte,Rum Tarafı da yetki tek bende olmalı demekte.Tek çare,Türkiye ile yola devam.