Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasındaki ilişkilerin zaman zaman gerildiğini ve bazı üzücü olayların yaşandığını tarihi bilenlerden öğrenebilirsiniz…
Özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1960 yılında adaya büyükelçi olarak atanan Emin Dırvana ile Rauf Denktaş arasında yaşanan gerilimin ana nedeni Kıbrıslı Türklerle, Rumların bir arada yaşaması meselesiydi…
İddiaya göre; Dırvana, Kıbrıs adasının iki topluma yetecek kadar büyük olduğunu söyler ve Türk-Rum dostluğunu savunurdu…
Yine iddiaya göre; Denktaş ‘ayrılıkçı’ bir siyaset izliyordu…
O yüzden hakarete varan bir gerilim yaşadıkları söyleniyor…
Peki son zamanlarda yaşananların ‘Kıbrıs sorunuyla’ bir ilgisinin olmadığını iddia edebilecek herhangi bir ‘aydın’ var mıdır?..
Bugün neler oluyor?..
Eskiden yaşananları bir kenara bırakalım ve bugünün gerçeklerine dönelim…
Kıbrıs’ın kuzeyini koruyan Türk askeri…
Kıbrıs Türk halkının su ve elektrik ihtiyacının çok büyük bir bölümünü karşılayan Türkiye…
Rum mülklerini kullanma, satın alma ve satmamıza izin veren Türkiye…
Adadaki en büyük turizm yatırımları Türk şirketlerine ait…
GSM şirketleri Türkiye’nin…
Hava ulaşımını sağlayan Türk uçakları…
Burada bir nefes alalım…
Sadece bir hafta için Türk uçaklarının adaya uçmaması halinde KKTC ekonomisi yerle bir olur…
Sadece bir hafta için Taşucu ve Mersin limanlarından gemi çıkışlarının durması halinde, ithalatçı şirketlerin tümü iflasa sürüklenir, maaş ödeyemez duruma gelir…
Türkiye “adada asker sayısını 1960 anlaşmalarına uygun olarak 650’ye düşürüyoruz” dediği anda, nüfusun tamamına yakını bugün ikamet ettikleri konutları gerçek sahiplerine iade etmek zorunda kalır…
Çadırda yaşama geri dönülür…
O yüzden Türkiye; Kıbrıs sorununun çözümüne karar vermişse; sergilediği tavırlara bakarak, mesajı algılamak ve bundan sonraki adımları ‘birlikte yürümek’ tek seçenektir…
Türkiyesiz çözüm olamaz…
Çözüm olduğu zaman da Türkiye’nin yardımlarına muhtaç olunacağını unutmamalıyız…
Türkiye’den bazı kişilerin ‘belirli amaçlar doğrultusunda’ Kıbrıslı Türkleri aşağılaması veya hakarette bulunması elbette kabul edilemez…
Böylesi durumlarda herkesin kendi hak ve menfaatlerini savunması doğaldır…
“Yetti be yetti” diyoruz…
Ama, kendi kendimize oynadığımız oyuncuklar için de aynı sözü söyleyebilmeliyiz…
Kuralsız, geçersiz oyuncuklar vardır…
Bir de mağlubiyetten dersini almamış olanlar…
Her maçta dayak yiyorsan ya ligden çekileceksin, ya da güç birliği yapacaksın…
Hayırlı Cumalar…
Hasan Nuri 1 Gün Önce
Yılların Kötü Yönetim ve Kötü Siyaseti ile var olanı Yok edip Bugün Kendi Ayakları Üzerinde duramayan KKTCyi maalesef Dilenci durumuna düşürdük ! BEGGARS HAVE NO CHOICE ( dilencinin seçeneği yoktur ) diye bir Atasözü vardır .
…..(Dionysos) 23 Saat Önce
17 Nisan 2025 tarihli paylaşımımdır …..(Dionysos) Reşat Akar beyefendi, göz bebeğimiz Metin Beyimizin sayfasında 8 Nisan tarihinde, paylaşılmış yazının tekrar paylaşılmasından hoşnutsuzluğumuzu dile getirmiştik. 15 Nisan tarihinde hiç yazı gelmedi. Yazının altındaki yorumları okumanızı, paylasmadiğiniz bir yazı paylaşmanızı, ilgilenmenizi bekliyoruz.
Tamer Karadeniz 23 Saat Önce
TC dahil tüm dünya ile iyi ilişkiler kurabilmenin tek yolu çalışmak ve uretmektir. Kendimize soralım yeterince çalışıyor muyuz diye. Güneyde çalışanlarimiz daha iyi bilir çalışmayı. 9 da mesaiye gelip, 10-11 arası kahve molasi vermekle bu işler olmaz.Harcadiklarimiz ve sürdürdüğümüz son moda hayat tarzı ve yeme icmemiz, el kesesinden harcadiklarimizdir. Bunun hesabının sorulmasini da kabul etmeliyiz. Evcilik oynar gibi Devletçilik yapmayi artık bir kenara bırakmalıyız.